Kanatsız Melek

56 9 2
                                    

Bazen ölümü en yakınımızda hissedebiliriz...

~•~•~•~•~•~

Hayat, yaşam, ölüm. Bu üç kelimeyi söylemek kolay değil mi ? Kısacası hayat üçlemesi diyebiliriz aslında.

Hayat; sanki kapalı bir kutunun içindeymişsin gibi. Herşey bu küçük kutunun içinde yaşanıyor veya dönüyor.

Yaşam; size yaşamı nasıl tarif etsem bilemiyorum ama, yaşam yani yaşamak, ölüm korkusu, kötülük yapma korkusu, kalp kırma korkusu, başkasının ne diyeceği, ne düşüneceği korkusu, sevdiğimizi kaybetme korkusu, bu duygular içinde hayatta yaşamayı çabalıyoruz. Ağlıyoruz, gülüyoruz. Neyse adı üstünde 'Yaşamak' yaşamanın amacını zamanla siz anlayacaksınız...

Ölüm; yaşama ile ölüm arasında ince görünmez bir çizgi var sanki. Yaşayarak adım adım zamanla ölüme gidiyorsun. Önce hayata atılıyorsun, sonra yaşamaya çabalıyorsun ve sonra bir bakmışsın ölüm ensende hissedebilecek kadar sana yakından nefesini soluyor. Hayattan sonra ölümdeyiz, ama hayattayken ölmekteyiz. İşte ölüm kapına dayandıktan sonra anlıyorsun, herşey YALAN...

İki gün sonra.

"Anne ben bunu istiyorum ne olur alalım. Ne olur anne, ne olur."

Nesrin hanım kızının elindekilere baktı. Bir elinde uzun sarı saçlı barbie bebeği ve diğer elinde ise orta boyda bir kar küresi vardı. Kürenin içindeki küçük bir meleği andıran bir heykel vardı. Kanatları, başında tacı vardı. Tıpkı minik kıza benziyordu. Saf, temiz bir kız.

"Kızım evde zaten bir sürü bebeğin var. Onu almayalım ama diğerini alabiliriz. Olur mu bitanem?"

Tamay'ın gözlerinin içi parıldıyordu. Neşeli bir sesle konuştu.

"Olur anniş, olur. Lütfen alalım."

"Tamam kızım hemen kasaya gidip parasını ödeyelim."

Elinden alıp kasaya yöneldi ve parasını ödeyip kızının elinden tuttu. Daha bugün yeni başlamıştı. Hastaneye tedaviye gidecekleri için alışverişe çıktılar. Tamay'a fazladan iç çamaşırı, yatak pijaması, kişisel bakım ürünü alınacaktı.

Dükkandan çıkıp bir diğerine, girdiler. Fazladan pijama aldılar. Daha sonra iç çamaşırı aldılar ve sonra şampuan, krem vb. aldıktan sonra eve döndüler. Zaten akşam olmuştu. Tamay çok yorulduğu için annesi onu yatağına yatırdı ve bir gün daha sona ermişti.

~•~•~•~•~

"Deste beni yakalayamaz ki! Deste beni yakalayamaz ki!"

"Hey buraya gel! Seni dövücem."

"Hı-hı döversin."

"Saçımı çekmeseydin o zaman banane."

Tamayla'ra ertesi günü komşuları gelmişti. Minik kızın hasta olduğunu öğrendiklerinde ziyaret ettiler. Çocuklar odalarında oyun oynamaya başladılar. Canları sıkılmıştı. Ama Tamay arkadaşının saçını çekince dayanamayıp arkadaşıda ona aynısını yapmak istedi ama bir türlü yakalayamıyordu.

Onlar oynaya dursun. Çünkü bir müddet oyun oynayamayacak ve onları bir daha göremeyecekti. Ne tuhaf değil mi? Bugün görüpte yarın yanında görememek.

Hanımlar salonda muhabbet ediyorlardı.

"Eee Nesrin ne zaman gideceksiniz tedaviye?"

"Allah izin verirse yarın gideceğiz Gülten teyze."

Yaşamak İstiyorum (SİLİNECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin