Sen Nesin Be Minnoş

35 10 9
                                    

Sonucu bulunamayan bir bulmacasın...

Olduğum yerde kalakalmıştım. Şansa bakın ki! Okul müdürünün torunu çıktı iyi mi. Daha fazla zaman kaybetmeden koşar adımlarla konferans salonuna gittim.

Sahneye çıkıp kızlara doğru ilerledim.

"Kızım nerede kaldın sen, seni bekliyoruz bak bir gün kaldı. Okul için iyi bir kareografi düzenlemeliyiz."
Diğer kızlarda Deste'ye uyarak homurdanmaya başladılar. Siz bilmiyorsunuz ki ben az önce kimlerle tartıştığımı. Her neyse bu işe odaklanmalıydım. Kızlara döndüm.

"Özür dilerim kızlar. Bir işim çıktı gelemedim. Bu yüzden ne kadar zaman harcadıysak o kadar daha çalışalım. Şimdi ponponlarla prova yapma zamanı. Herkes getirdi mi?"

Herkesten 'evet' cevabını aldığımda kendi ponponlarımı almak için po-. Hayır ya olamaz. Düştüğüm yerde düşürmüş olmalıyım. Aceleyle kızlardan müsade isteyerek hemen geri döndüm ama orada yoktu. Ben ne yapacaktım peki? Elimde poşetle getirdiğime emindim.

Artık yapacak birşey olmadığında salona dönüp dans provalarına devam etmiştik. Yaklaşık üç saat kadar çalıştığımızdan dolayı yeterli olacağını düşündük. Her yerimiz tutulmuştu. Çok yorgumdum.

Telefonumu çantamdan çıkarıp açtım. Pamir'den mesaj gelmişti.

Buz Kütlesi: Bizim işimiz bitti. Prova bitince bahçeye gelin. Biz burada bekliyoruz. :)

Ben: Tamam geliyoruz. ;)

Kızlara döndüm. "Hadi ya sallanmayın. Eve gidip uyumak istiyorum. Siz mıy mıy yürüyorsunuz. Çocuklar dışarıda bizi bekliyor. Azıcık hızlı olsanıza. Benden daha çok yorulan yoktur eminim. Sizi ben çalıştırıyorum hee. Zaten ponponumu kaybettim. Nerede bilmiyorum. Sinirlendim ya. Ne yapacağım ben!" Hızlı konuştuğumdan dolayı derin bir nefes alıp verdim.

Beste göz devirip bana baktı. "Yuh be kızım, bir nefes al. Bizden şikayetçiysen sen önden git. Te Allahım ya. Burada hepimiz yorgunuz. Sinirlendirme beni hee. Nasıl ponponların kayıp?"

Omuz silktim. "Bilmiyorum evden çıkarken elimdeki poşetteydi. Şimdi nerde unuttum bilmiyorum. Offfh pazartesiye kadar bulmam lazım kızlar. Neyse belki ben yanlış hatırlıyorumdur. Evde bırakmışımdır belki."

Konuşa konuşa okuldan çıkmıştık. Pamir Melih bankta oturuyorlardı. Onlarında yorulduğu belliydi. Melih başını Pamir'in omzuna koysada Pamir bu durumdan rahatsızca kıpırdanıp Melih'in kafasını omzundan düşürdüğünde o an komik olduğunu gördüm. Hafifçe kıkırdadım.

"Lan oğlum kalksana. Kendimi taşıyamıyorum seni mi taşıyacağım."

Melih şaşkınca etrafına baktı. "He? Ne oldu? Geldik mi?" Uykulu ses tonuyla konuşuyordu. Biraz masum mu?

Beste her zamanki gibi Melih'e karşı homurdandı. "Heeğ geldik. Hatta birazdan dizi başlayacak."

"Abi seninle mi uğraşacağız ya. Hadi kalk!" Pamir birden bağırdığında Melih yerinde sıçradı. Bu halleri beni güldürmüştü.

Melih'in elinden tutup oturduğu yerden kalkmasını sağladım. "Gel annem. Gel. Seni istemiyor bunlar."

Melih biraz bana doğru eğilip omzuma kedi gibi sürünüp güldü. Neden eğildi çünkü çok uzun! Birtek ben kısayım burada! Beste göz devirdi. Pamir iğrenerek baktı. Deste 'Ben neden bu hallerinize maruz kalıyorum' bakışı attı. Peren ise sadece önüne bakıyordu. Sonra başını kaldırıp Pamir'e baktı.

"Pamir Mirza erken mi gitti?"

"Evet. Ailesi çağırdı. Yoksa bizimle beraber bekleyecekti." Dedi. Peren başını sallamakla yetindi. Hava alacakaranlık olmuştu. Hızlıca durağa doğru yürüdük. Bir beş dakika bekledikten sonra otobüs gelmişti.

Yaşamak İstiyorum (SİLİNECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin