Aslancık

32 8 0
                                    

En sondaki duyuruyu okur musunuz.

Her bir nabzında atan nefes, ya ona ne demeli

"Acil! Hemen mavi odaya müdahale lütfen! Çabuk olun!"

Acıyı iliklerine kadar işlenmiş minik beden acılar içinde kıvranıyor. Her safhasına ulaşmış, can çekişiyor. Nefesi daralıyor. Hemşirelerin duyurularına karşın profesörler hemen üniteye gelip mavi oda, yani Melih'in odasına koşarak giriyorlar.

Melih etrafındaki sesleri bir uğultu gibi duyuyor ve gözleri yavaş yavaş kapanıyor. Annesi sulu gözlerle çaresizce doktorları izliyordu.

"Acil ameliyathaneyi hazırlayın! Çabuk olun, nabzı düşmek üzere. Hemen!"

Doktor gözlerini bir an Bircan hanıma çevirdi.

"Bircan hanım. Ne yazık ki tümör kötü huylu. Fazla zamanı kalmadı. Dua edin. Onu kurtaracağız."

Doktorun yüzünde hüzünlü bir ifade vardı. Onu kurtaracaktı.

"Lütfen doktor bey, oğlumu kurtarın. Bizim birbirimizden başka kimsemiz yok."

Öyle içten ağlıyordu ki, gözleri sedyede yatan küçük bendene takılı ameliyathaneye gidiyordu.

Sesleri duyan Tamay ve Peren ayaklandılar. Peren annesine zorla direnmesiyle tekerlekli sandelyeye oturdu. Ameliyathanenin önünde Bircan hanımla çaresizce bekliyordu.

Tamay halsiz olmasına rağmen kalkmak istiyordu. Gözlerinin altı göçmüş, yüzü solgundu. Annesi oraya gitmesini istemiyordu. Çok üzülürse kendine zarar verebilirdi. Zaten ilaçların kuvvetiyle ayakta güç bela kalabiliyordu. Ama söz konusu arkadaşlarıysa onu kimse tutamazdı.

"Anne n'olur, beni tekerlekli sandalyeyle götür. Hem Peren de gitmiştir. Onların zor zamanında yanında olmayacaksak ne zaman olacağız ki."

Yaşlı gözlerle annesini ikna etmeye çabalıyordu. En sonunda kızına yenik düşüp tekerlekli sandayleye oturmasına yardımcı oldu. Sonra ameliyathanenin önüne geldiğinde sessiz feryadıyla yanıp tutuşan Bircan hanım ise son çareyi beklemeye bırakmıştı.

Camlı bölümden içeride olup biteni izliyorlardı.

O an ne kadar acıydı, sevdiklerin gözünün önünde ölümle savaşmak.
Türler ürperticiydi. Koridordaki sessizlik ölüm sessizliği idi.

Neydi bizim yaşam tarzımız. Ölmek, acı çekmek, mutlu olmak, gülmek, ağlamak, üzülmek. Herşey. Her duyguyu bir güne sığdırabilen biz, şimdi bir gün içinde sadece ya ölümü göreceğiz ya da hepsini. Zamanla öğreneceğiz.

Koridordaki sessizliği bozan, ameliyathanedeki aletten gelen ' , dıt, dıt, dıt '. Sesi kulaklarını doldurdu.

Bircan hanım bir an şokla kalkıp camın önüne yaklaştı. Ellerini soğuk cama yasladı. Aldığı hızlı nefesler cama buhar oluyordu.

"Hayır! Hayır! Olamaz! Kurtarın oğlumu! Böyle olmamalı! Hani kurtaracaktınız onu! Sözünü tutmuyorsunuz!"

Cama öyle hiddetle vuruyodu ki. Çevredeki doktorlar, hemşireler sesi duyan ameliyathanenin bulunduğu bölüme gidiyordu. Hemşireler Bircan hanımı zor tutuyorlardı.

Tamay ve Peren ise el ele tutuşmuş, ağızlarından şu cümleleri hiç eksik etmiyordu.

"Metanetli ol. Güçlü ol. Sabırlı ol. Vazgeçme biz buradayız. Arkana bakma ve koş!"

"Metanetli ol. Güçlü ol. Sabırlı ol. Vazgeçme biz buradayız. Arkana bakma ve koş!"

Bir tekerleme gibi aynı dizeleri tekrarlıyorlardı. Belki bir umut uyanır mavi gözlerini açardı.

Yaşamak İstiyorum (SİLİNECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin