Birden Fazla Ruh

22 5 0
                                    

Yardım eli uzat, döndür onu hayata...

"Senin aklından ne geçiyor bakayım?" Dedim gözlerimi kısıp kınayeli konuşarak. Heyecanla yataktan kalkıp kolunu kendine doğru dik burktu ve yumruk yapıp başını dikleştirdi. "Eve girip kamera kayıtlarını sileceğiz." Dedi Beste.

"Hadi canım, nasıl sileceğiz lan biz ajan mıyız?" Dedi Peren.

"Offfh ajanlıkla ne ilgisi var kızım. Bas baya Altan evde yokken gece girip sileceğiz. Bu kadar basit yani... yani ben öyle düşünüyorum." Dedi tereddütle.

"Anahtar hâla bende ama kameraların olduğu odayı bilmiyorum."

"Hoaydaa, ne yapacağız peki?" Dedi Peren umutsuzca.

Destenin esnemesi dikkatimi çekmiş ve benimde esneyesim gelmişti. Şuan uykusu gelmiş bir bebeğin bakışı gibi bakıyordum kızlara. "Bence bu konuyu yarın konuşmalıyız, çünkü uykum gözlerimden damlıyo bak. Pıt, pıt, pıt..." dedim işaret parmaklarımla gözümün altından sürükleyip çenemde birleştirdim ve başımı yastığa bıraktım. Başım sertçe yastığa vurduğunda sarsılmayla başımı tutup ofladım.

"Salak, mal, deli ya," kızların söylenmelerine cevap veremeden uykuya teslim olmuştum.

Sonsuz. Adım atmakta kararsız oluyorum. Etrafım da karanlığın verdiği korkular geziyor. Evet korkuyorum. Sanki uzay boşluğundaymışım gibi bir his var içimde. Nereye adım attığım belli değil. Yürüyorum karanlığın mâtebinde... sonu gelecek mi? O kadar soğuk ki burası, kendimi kutuplar da gibi hissediyorum. Nasıl geldim buralara? Neden tek başınayım? Rüya mı görüyorum? Yoksa kâbus mu?

Adım attıkça ses çıkarıyor ayakkabılarım. Ondan hariç titrek nefes alışım... biri gelse kurtarsa beni bu ücra yerden. Ben tek başıma kalmaktan çok korkuyorum. Sesleniyorum boşluğa... ama kimse duymuyor sesimi. Çığlık atıyorum. Duymuyorlar beni. Haykırıyorum boşluğa yine... kimse çıkmıyor karşıma. Yoruluyorum. Boğazım ağrıyor bağırdığım için. Konuşamayacak kadar aciz düşüyorum.

Dünya kendi etrafında dönüyor diyorlar ya, işte bende aynısını yapıyorum. Dönüyorum...

Diliyorum. Şu zifiri karanlığın içinden elimi tutup çeken birisi olsun.
Diliyorum. Sesimi duyan birisi olup karanlığa ışık olsun.
Diliyorum. Bedenime hükmetmiş yorgunluğun çaresi olsun.
Diliyorum. Birileri varlığımı hissetsin ki  çıkış yolum olsun.

Sonra bir ağlama sesi duyuyorum. Küçük bir erkek çocuğu
Bacaklarını karnına çekmiş, kolunu bedenine dolamış benim gibi birisini bekliyor. Kurtarılmayı bekliyor. Yavaşça yaklaşıyorum ona. Karşısında diz çöküp eğiliyorum yüzünü görmek için. Yaptığım bu davranıştan dolayı ürküp korkarak geri kaçıyor. "Kaçma." Diyorum. Bana bakıyor ürkek bakışlarıyla.

Aman Allah'ım! Masmavi gözleri kan çanağı olmuş ve gözyaşları yanaklarını ıslatmasından dolayı kızarmış. Saçları karamel karamel... bu bana birini hatırlatıyor...

Üstündeki kırmızı şort tulum onu çok tatlı gösteriyor. İçindeki beyaz tşörtün rengi sarıya dönük. Sanki günlerce yıkanmamış gibi. "Dit!" Diyor beni terslercesine. Elimi hayır dercesine sallıyorum. "Korkma, sana zarar vermem." Diyorum sakin ve şefkat dolu. Başını sağ sola sallıyor. "Hayıy dit. Ben çenle konuşmak iştemiyoyum."  O kadar tatlı konuşuyor ki... kelimeleri masum bir çocuğun gülümsemesi kadar sempatikti. Sanırım üç, dört yaşladındaydı.

Yaşamak İstiyorum (SİLİNECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin