(Giriş 2)Mutlu Olmak

39 8 6
                                    

Bazı zamanlar hani hayatınız durur ya mesela. İşte o zaman yarım kalmış sahneniz belki aylar, yıllar sonra tekrar başlar. Tıp ki yarım kalmış bir tiyatronun aralanan ikinci perdesi gibi...

14 yıl sonra

Son cümlemi de yazdıktan sonra defteri gizli köşeme koydum. O sırada ablam odanın kapısını araladı.

"Tamay hadi yemek hazır." Ama ben daha çizim yapacaktım.

"Tamam abla geliyorum." Çalışma masamdan kalkıp ablamın peşinden gittim.

Mutfağa girdiğimde annem çorbaları koyuyordu. Ablamın yanındaki sandalyeye oturup çorbamı içmeye başladım.

"Okul nasıl gidiyor kızım? Bir sorun yok değil mi?" Babamın sorusuyla yemeğimden başımı kaldırdım.

"Hayır yok baba. Herşey iyi. Bizim çocuklarla günüm hep güzel geçiyor."

Babam benim mutluluğumu gözlerimden anlamıştı. Gerçekten onlarla herşey güzel geçiyordu.

Melih'in saçmalıkları, esprileri güzeldi. Pamir'in abilik tavrı güzeldi. Peren'in olgunluğu bazende çocuksu tavrı güzeldi. Beste'nin halleri beni benden alıyordu ya zaten içindeki çılgın çocuk güzeldi. Deste'nin saf olması ve bazen de çirkefliği, utangaçlığı güzeldi.

•~•~•~•~•~•~•

"Tamay! Uyansana. Kalk bak okula geç kalacaksın. Otobüs saatine yirmi dakika var."

Ablamın söylenmesiyle güç bela kalktım. Pazartesi günlerini sevmiyorum. Hemen kalkıp yüzümü yıkadım. Okul kıyafetlerimi giyerek, aynanın karşısında saçlarımı taradım.

Bugünün güzel geçmesini dua ederek odadan çıktım. Saate baktığımda beş dakika kaldığını gördüğümde spor ayakkabılarımı giyerek evden çıktım. Otobüse bindiğimde Beste çoktan cam kenarında yerini almıştı. Deste tekli koltuklarda oturuyordu. Melih ve Pamir en son durakta bineceklerdi.

Beste'nin kafasına bir vurduğumda bana kızgın bakışlarını gönderdi. "Ya kızım vurma şu kafama da. Sonra nöronlarım eksilecek. Derslerde beynim yanacak." Dediğinde ise ben gülüyordum.

"Vahh, yazık." Dediğimde bana sinsi bakışlarla ellerini yavaşça karnıma götürdü. Hayır. Otobüste olmaz. Valla ha rezil olurum.

"Benim biricik kankacığım, ponçiğim, lazkızım, kakaolu kekim, böcüküm, do-.

Sözlerimi kesmesiyle beni gıdıklamaya başlamıştı. Ben tiz seslerle gülmemi kısıtlamaya çalışıyordum fakat başaramamıştım.

"Kankanın kafasına vurmak neymiş görürsün sen."

"Ne yapıyorsun benim papatyama?"

Melih'in sesini duyduğumda hemen Beste'nin üstünden kalkmıştım. "Ah kurtaranım benim!"

"Kızlar otobüste yapılacak iş mi bu? Millet size bakıyor." Pamir uyaran ses tonuyla konuştuğunda Beste çocuksu tavrıyla araya girdi. "Ama Tamay'da başıma vurdu."

Pamir otobüsün tavanına bakarak sabır diledi. "Allah'ım neden benim böyle arkadaşlarım var. Hiç biri bana benzememiş."

Söylene söylene okulun kapısından bahçeye girdik. Evet hepimiz aynı okul, aynı sınıftaydık. Peren ise şehirde oturduğu için o bizle beraber gelmiyordu. Okula on dakika mesafede yaşıyorlardı. Hep birlikte sınıfa girmiştik. Benim boyum kısa olduğu için en önde cam tarafında Melih ile oturuyordum.

Beste ve Deste beraber cam kenarı arkadan bir ön sırada ve onların arkasında Pamir ve Peren oturuyordu. Bizim aramızda iki sıra vardı. İlk dersimiz matematikti. Hiç sevmezdim. Ben daha çok kelimelerle uğraşmayı severim. Kısacası edebiyat demek ben demek fakat dil bilgisini hiç sevmem.

Yaşamak İstiyorum (SİLİNECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin