Yağmur Dostluğu

22 5 2
                                    


Bir karanlık sarıyor etrafını.
Sen onu kurtuluşun sanırsın.
Oysa o karanlık, senin gölgen olacak.
Senin ecelin olacak.

Şöyle baksa gözlerine. Ben gidiyorum diyip arkasını dönse. Gitme diyebilir miydin? Dokunsa ellerine titreyebilir miydin?
Gözyaşlarını silse, acı bi tebessümle bakar mıydın? İçindeki burukluğunu sende tamamlamasına izin verecek miydin? Onun dudaklarından çıkacak tek bir söze kalıp yanında durabilecek miydin? En önemlisi... kalbinde kurulmuş mahzenin kilidini açabilecek miydin?

"Ne?" Dudaklarımdan şaşkınca çıkan kelime soğuk havayla buluştuğunda, yağmur damlaları gözlüğümün camına düşmeye başladı. Başımı gökyüzüne kaldırdığımda o tatlı mavinin yerine grilerle kaplı bulutlar esir almıştı gökyüzünü. Yağmur hızla kendini gösterdiğinde iri iri taneler düşüyordu gözlüğüme ve ıslandığı için çıkarmak zorunda kalmış, etrafı bulanık görmeye başlamıştım.

"Ben mahzenin en karanlığında doğup büyüdüm biliyor musun? Annemle ikimiz tek başına yıllardır ışık görmeden, ne bir ses, ne bir kar, ne bir yağmur... gördük. Be-ben yağ-yağmura, kara, çamura hasret kaldım. Küçükken kendi kendime avuturdum kendimi... b-bir gün eğer o m-mahzenden çıkarsam ilk önce yağmura b-beni temizlemesini söyleyecektim. Kar yağdığında yeryüzünü kaplarken kötü insanların üstüne yağıp yeryüzünde donarak öl-ölmesini isteyecektim. O zaman kötü insanlar olmazdı..." sanki ona acı enjekte etmişlerde can çekişecekmiş gibi kelimeler dudaklarından dökülüyordu zorla...

Yağmur şiddetini arttırdı ve ıslanmamıza rağmen kalkmıyorduk. Onun deri ceketinden kayıp düşen yağmur damlası yere düşüyordu ve Saçları sırılsıklam olmuştu. Saçından akan yağmur tanecikleri elime düşüyordu.

"Bak yağmur sesini duydu." Dedim gülümseyerek.

"17 Ekim 2019. Saat 13.03 perşembe yağmurun altında ilk seninle ıslanıyorum... ne güzel." Dedi. Tarihi aklına kazırmış gibi söyledi. Yüzündeki buruk tebessümüyle. Kapkaranlık, hiç güneş ışığının girmediği, havasız bir ortamın içinde ilk adımlarını atan, mevsimleri göremeyecek kadar yaşamdan uzak yaşadıysa... neden şimdi? Nasıl benimle birlikte?

"Her yağmur yağdığında bir köşede otur ve gözlerini kapa. En sevdiğin şarkıyı mırıldan beni hatırla." Sesimdeki sakinlik yağmur tanesinin yere düşüp çıkardığı sese eş değerdi.

Gözlerime bakıp yarım tebessüm etti. "O zaman ikimizin ortak dostu yağmur olsun. Sende en sevdiğin şarkının nakaratını mırıldan beni hatırla... gamzelerimi unutma ama." Diyince muzdaripçe gülümsedim.

Düşünsene. Hayatımız bir notadan ibaret olsaydı, ritimler nereye biz oraya giderdik. Melodiyle dans edip ritimlere tutunurduk...

Belki kimsenin veremediği huzuru yağmurda buluyoruzdur Altan...
İşaret parmağımı ona uzattım ve bana soru sorar gibi baktı. "İşaret parmağını parmağıma dokundur." Dedim. Parmağını parmağıma dokundurduğunda çok tuhaf hissetmeye başladım.

"Bulutlar şahidimiz, yağmur dostumuz olsun." Dedim mavilere bakarak.

"Olsun be!" Diye biraz yüksek sesle gülerek bağırdı. İkimizin arasında uzun bir bakışma yaşandı sonra. Yüzümüzde buruk tebessüme yer veriyorduk. Soğuk rüzgar ve yağmur eşlik ediyordu bize. Ona mahzenden nasıl kurtulduğunu sormak istiyordum. Onu üzermiydim? Aklımda kalacağına en iyisi sorma kararı aldım.

"Nasıl kurtuldun peki o karanlık... zincirli mahzenden?" Dedim tereddütle.

Yüz ifadesi birden değiştiğinde parmağını parmağımdan çekti. Gergince nefes alıp yağan yağmura karşı yüzünü gökyüzüne çevirdi. İnatla yağmura meydan okuyup yüzünü sırılsıklam etti. Sonra gözlerini bana çevirdi ağır hareketlerle. Öyle baktı ki gözlerime, mavilerinde donmak üzereydim sanki. Mavilerine kapılan ben... şimdi oralarda okyanus taşıyordu ve ben boğuluyor içimde kötü bir his oluşuyordu. Yapma Bay Gamzeli... sakın o tatlı maviliğini bozma.

Yaşamak İstiyorum (SİLİNECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin