Sen kimsin?

40 11 2
                                    

Hiç var olmayan bir renkle karşılaştım, siyahtan daha karanlık..

Camı açtığımda bana gülümseyen arkadaşlarıma baktım.

"Sizin ne işiniz var burada?" Demiştim şaşırarak.

"Hadi hazırlan kutlamaya gidelim papatya, bu akşam çok eğleneceğiz, çabuk hazırlan on dakikan var." Melih'in on dakika süre vermesi ile hemen dolabımdan pembe pileli eteğimi giyip üstüne beyaz askılı bluz giyerek üstüne siyah fileli hırkamı giydim.

Babamdan ve annemden izin alarak tam kapıdan çıkıyordum ki annem bana seslendiğinde durdum. "Kızım çocuklar seni bıraksınlar. Tek gelme sakın, dikkat edin ve iyi eğlenin." Kapıdan, "Tamam anne!" Diye bağırdım. Ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı giyip çıkmıştım.

"Keşke bana erken haber verseydiniz. Anca hazırlandım." Pamir olduğu yerde halime gülümserken Melih kıyafetlerimi süzüyordu. Kaşlarının çatıldığını gördüğüm de başımı eğip üzerimi kontrol ettim, açık bir yerim olmadığını anladığım da sorarcasına ona bakmaya başladım. "Size uzun giyinmeyi öğreteceğim, her kıyafetinizin kumaşı eksik harbi!" Hepimiz ona gülerken gideceğimiz mekana yürümeye başlamıştık.

Pamir önden Melih ise benim yanım da, Mirza da arkamızdan gelirken kendi aralarında ki oluşturdukları barikat tebessüm etmeme sebep olmuştu. Biz buyduk işte, bir birimizi kıskanır, sahiplenir ve korurduk. Onların koruma tarzı hoşuma gidiyordu. Mirzayla sanki küçüklüğümüzden beri tanışıyor gibiydik, artık onun varlığına da alışmıştık. Kareoke kafeye geldiğimizde kendimizi oturacak için yer ararken sahneye yakın bir masanın boş olduğunu gördüğümde Beste'nin kolundan sürükleyerek masanın yanına gelerek hepimiz sandalyelere yerleşmiştik. İçecek birşeyler söyleyerken Melih'in bana birşey diyecekmiş gibi bakışlarına döndüm.

"Tamay bize olayı tam anlatır mısın artık? Sizde biliyorsunuz ki kendimi çok zor tuttum o çocucağa dalmamak için, böyle sessiz durduğuma bakmayın." Sıkıntıyla göz devirdi.
"Tamam anlatıyorum. Şimdi Pamir saçlarımı dağıttı ya, sonra saçlarıma bir çeki düzen vermek için lavaboya gidecektim ama birden arkamdan bir el belimi sarıp beni güçlükle kullanılmayan depoya çekti." Beste lafımı böldü. "Allahım ne olurdu yani lavaboya gitmeden önce bize bir haber verseydin ya da bize söyleseydin seninle gelirdik." Omuz silktim. "Ne bileyim başıma böyle birşeyin geleceğini. İşte sonra oda karanlıktı, çok korkmuştum ve birden odanın ışığı açıldığında karşımda Metenin olacağını düşünmemiştim."

Mirza eliyle yüzünü sıvazladı sinirle, "Vay arkadaş ya, çocuğa bak sen! Kendi okulunda kız mı yokmuş. Ne cesaretle seni oraya çekiyor." Peren sakin olmasını dileyerek elini omzuna koydu.
Elimi bilmem dercesine iki yana açtım. Pamir başıyla devam etmemi istedi. "Bana baktı alayla, sonra yaklaştı çenemi tuttu fakat ben kendimi geri çekerek eli boşta kaldı. Güzel kızlar hep vahşi mi olur dedi." Bu cümleyi derken sesim kısılmıştı. Pamir bir hiddetle elini masaya vurdu, bu tepkisine kızlarla tırsmıştık. Melihinde bizden farkı yoktu. "Abi yavaş olsana biraz, ödüm koptu."

Pamir sinirle Melih'e baktığında Melih'in ona şirince otuziki diş gülümsediğinde bu haline kızlarla gülmüştük. Pamir'in eli yumruk şeklinde masadayken dişlerinin arasından konuştu. "Senin neyin kopmuş bilmem ama o pis herifin bir yerleri hasar görecek bundan eminim."

Pamir'in söylediği tehditkâr sözler tüylerimin diken diken olmasına sebep olmuştu. Benim yüzümden başlarının belaya sokmalarını istemiyordum. Pamir'in yumruk şeklindeki elini tuttum. "Lütfen böyle deme, kimsenin benim yüzümden bir olaya veya kavgaya karışsın istemiyorum. Başınıza bela açmayın. Ben bir iki gün etkisinde kalırım ama sonra unuturum." Samimi ve yalvaran ses tonumla konuştuğumda gözlerindeki yumuşak dokuyu gördüm. Sonra gözlerim Deste'ye kaydığında gözleri Pamir'in elini tuttuğum elimdeydi. O bakışların altındaki anlamı tam olarak kıskançlık mıydı?

Yaşamak İstiyorum (SİLİNECEKTİR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin