○ 2 ○

27.4K 1.4K 2.1K
                                    

"Beni gerçekten seviyor musun?"  Hermione, bu sözler karşısında durakladı. Bu hissettiği şeylerin adı aşk mıydı? Onu bile bilmiyordu. 

"Seviyorum." dedi Hermione elinde ki çiçek ile oynamaya devam ederek. Birbirlerinden çok utanıyorlardı. 

"Bana bir söz ver Hermione Granger." dedi Draco Malfoy ona bakarak.

"Hangi konuda?" Kız kafasını çiçeğinden kaldırmış ona bakıyordu.

"Ne olursa olsun, ister kavga edelim ya da ayrı düşmek zorunda kalalım. Elbet bir gün Malfoy olacaksın." 

Bu sözleri üzerine kızın yanakları daha da kızardı.

"Söz," dedi sonunda gülümseyerek. "Günün birinde, ne olursa olsun Malfoy olacağım." 

Gözlerimi yavaşça tekar indirdikten sonra gözlerimi Harry'e sabitledim.

"Bana biraz ondan bahsetsenize." dedim. 

Harry ve Ron tiksinti ile suratlarını buruşturmuşlardı. "Birinci sınıftan beri burda. Safkan ailelerden ve açıkçası okulun tüm kızlarının bayıldığı bir çocuk. O kızların ne onda anladığını hiç bilmiyorum, inan bana! Ayrıca muggle doğumluları pek sevmez. Onlarla..." dedikten sorna Ginny, çocuklara baktı. Ron kafasını evet anlamında salladığında "..bulanık diye dalga geçer." dedi yavaşça.

Ah evet, bu kelimenin anlamını biliyordum. Kirli kan demekti. Demek, Draco Malfoy, benden son derece tiksinen biri olmuştu. Bu durum istemeden de alayla gülmeme sebep olmuştu. Bir anda bana yazmayı bırakan Draco Malfoy'un ne kadar adi bir şey haline geldiğini buradan görebilirdiniz. Gerçekten, tiksinçti.

"Yanındakiler?" diye sordum ve tekrar gözlerimi kaldırıp karşıma baktım. Malfoy ile fazlasıyla samimi olan bir kız ve onların karşısında oturan bir erkek.

"Pansy Parkinson ve Blaise Zabini. Malfoy'un yardakçıları." dedi Harry bu sefer. Kafamı sallayarak onay verdim ve masada bir anda beliren yemeklere gözlerimi büyüterek baktığımda, bu hareketime karşı Ron ve Harry kahkaha atmaya başlamıştı. Bense hala şoktan çıkamamıştım. Onların kahkahası herkesin bize olan bakışlarının dönmesini sağlıyordu.

"Yüzünü görmeliydiniz!" dedi Harry beni göstererek, aynı zamanda sesi biraz fazla çıktığı için tüm ortak salon -ciddiyim- bana bakıyordu. Ginny'de onlarla gülmeye baladığında, Ginny'nin kafasına, masanın üzerinden eğilip ise Harry'nin omzuna vurmuştum. Ron ise benden kaçmış ve az daha yanında ki kızın üzerine çıkıyordu. Bu sefer bende gülmeye başladığımda, sonunda millet başka bir şeylerle ilgilenmeye dönmüşlerdi.

"Ya, ben şaşırdım! Bu çok doğal!" diye hayıflandım.

"Fark ettik!" dedi Ron tüm samimiliği ile. Tekrar gülümseyerek ona baktığımda o da bana gülümsüyordu. Sohbet ede ede yemeklerimizi yediğimizde, diğer masada ki gözleri hissetmemek gerçekten çok zordu. Hadi ama, tüm yemek boyunca bana bakmıştı ve ben -kendimi ayakta alkışlıyorum- bir kere bile dönüp o masaya bakmamıştım. Yaklaşık bir kaç dakika sonra, herkes yemeğini bitirmiş kalkarken, bizde kalkmıştık. Bizimle aynı anda Syltherin masasında ki üçlü de masadan kalktığında, Pansy önümüzü kesmişti. Yere bakarak yürüdüğüm için Ron'a arkadan vurmuştum ve onunda dengesini kaybedip neredeyse yere düşmesine neden olmuştum. Evet neredeyse, çünkü son anda duvara tutunmuştu. Ron tekrar gülmeye başladığında sırtına vurdum.

"Ya bi sus." derken bende gülmeye başlamıştım. Harry ise önde kalmış Parkinson, Malfoy, Zabini üçlüsüne bakıyordu. Bende sonunda bakışlarımı kaldırdığımda, Parkison bana sırıttı ve ellerini göğsünün üzerine birleştirdi.

from the past // dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin