"İyiki doğdun!" dedi Ethan, Hermione'ye sıkıca sarılarak. Aile arasında bir kutlama olmuştu ve sadece Hermione için özel olanlar davetliydi. Draco, Ethan'ın neden burada olduğuna dair hiçbir şey bilmiyordu. Hermione için o çocuk neden özeldi ki? Neden Hermione Draco'dan önce pastanın mumlarını üfler üflemez ona sarılmıştı?
Draco ellerini göğsünde birleştirdi ve ilgilenmiyormuş gibi yaptı. O sırada Hermione onun kollarına atlmıştı bile. Draco'nun hala elleri göğsündeyken, sonunda Hermione'nin büyüleyici kokusuna teslim oldu ve ellerini beline sardı. "İyiki doğdun." diye fısıldadı kulağına doğru.
"Teşekkürler." dedi Hermione biraz daha sarılarak. Bu Draco'yu gülümsetirken, odanın diğer tarafında oturup Hermione'yi izleyen Ethan'ı üzmüştü. Çocuk ona neden bu kadar çok sarıldığını düşünürken, Hermione sarışın çocuğun elinden tuttu ve odanın diğer köşesinde ki arkadaşları ile tanıştırmaya başladı. Gerçekten oldukça mutlu görünüyorlardı.
Soran herkese arkadaşız deselerde, birbirlerini sadece arkadaş olarak görmedikleri birbirlerine bakışlarından bile belli oluyordu. Ethan, Bayan Granger'ın müşterilerinden biriydi. Hermione ile böyle tanışmışlardı aslında. Hermione, annesinin iş yerine gittiği bir gün, Ethan'ın randevusu vardı ve randevu saati gelene kadar Hermione ile konuşmuştu. Bir anda ise arkadaş olmuşlardı.
Draco ve Hermione gülümseyerek evin içerisinde gezerlerken, Hermione artık on yaşındaydı. Bayan Granger'da kızının bu kadar çabuk büyüdüğüne inanamıyordu. Özellikle o Draco ile aralarında bir şey olduğundan emindi ama bunu henüz Hermione'ye sormamıştı. En doğru zamanı bekliyordu. Hermione ve Draco birbirlerine tekrar sarıldıklarında, ikisi de çok mutlulardı... Tabii Draco'nun içinde susmak bilmeyen bir kıskançlık baş gösteriyordu...
Ortak salona indikten sonra, bu gün pazar olduğu için oldukça mutluydum. Tamam, yarın dersler olabilirdi ama en azından bu gün derslere girmeyecek, istediğimiz gibi eğlenecektik. Üzerimde ki kazağın kollarını parmaklarıma çektikten sonra, hızlı adımlarla Ginny, Ron ve Harry'nin yanına gittim. Hepsi beni görünce ayaklanmışlardı. Gryffindor ortak salonundan çıkarken Ron kolunu omzuma atmıştı ve biraz arkadan yürüyorduk.
"Pansy." dedi.
"Ne olmuş ona?" dedim adımlarımı biraz daha yavaşlatarak. Arkadan gitmemizden belliydi zaten bir şey konuşacağımız.
"Sence de hoş kız değil mi?"
"Bilmem öyle mi?"
Kafasını salladı sadece. "Bence güzel." dediğinde sırıttım. Evet, bu gerçekten mükemmel bir haberdi. Herşey bir an önce olup bitecekti. Benim işimi çok kolaylaştırıyorlardı! Sessiz bir şekilde ortak salona girdikten sonra, Gryffindor masasına oturduk. Balkabağı suyumu alıp tepeme diktikten sonra, bardağı hızlıca masaya bıraktım. Herkes bir şeyler yerken, nedensizce kendimi iştahsız hissediyordum. Bir kaç parça ekmek ve bir tane yumurta yediğimde kendimi son derece doymuş hissediyordum zaten. O sırada masaya Blaise, Draco ve Pansy geldi. Ron'un diğer tarafa kayması ile birlikte Draco benim yanıma, Draco ve Ron'un ortasına da Pansy oturdu. Blaise ise karşıya geçmişti. Kafamı Draco'nun omzuna koyduğumda, tüm bakışları üzerimizde hissedebiliyordum. Öğrenmeyen bir kaç kişide bu sayede öğrenmişti zaten.
O sırada Madam Hooch'un ilk kez kürsüye çıktığını gördüm. "Herkes beni dinlesin." dedi o otoriter sesi ile. Herkes ona döndüğünde salonda ses kesilmişti. "Yaklaşan Noel ile çakışan Ravenclaw-Hufflepuff Quidditch maçı Noel sonrasına ertelenmiştir! İtiraz kabul etmem." dedi ve kürsüden indi. Kürsüden inerken tüm salon inlemişti. Kimse bu durumdan memnun değildi, çünkü iki bina da maça fazlasıyla hazırlanmışlardı. O sırada aklıma gelmişti ki hızla yanıma döndüğümde, Draco'da sıçramış ve balkabağı suyunu üzerine dökmüştü. Bu olay üzerine kahkaha attıktan sonra peçete ile kazağını sildim ve kafamı kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.