"Ordan gidersek kaybolmayacağımıza emin misin?" dedi Draco yavaşça.
Draco Malfoy'a güvenmiş ve onun peşinden ormana girmişti küçük kız.. Yolu bildiğini düşünmüştü. Ama Draco Malfoy'un hiçbir şey bildiği yoktu! Şimdi ise ormandan çıkabilmek için her yöne gdiiyordu.
"Sus, Draco! Zaten kabyolduk." dedi küçük kız sinir içerisinde sevdiği çocuğa bakarak.
Keşke, diye düşündü küçük çocuk. Keşke Hogwarts'a gitmiş gelmiş olsaydım, şu anda bizi kurtarırdım.
"Draco!" dedi küçük kız ve çığlık çığlığa onun arkasına geçti.
"Y-yılandı sanırım!" dedi korkarak orayı gösterirken. Draco, yavaşça kızın elini tuttu.
"O da senden korkuyor Herm. Gel buraya. Yılanlar iyi hayvanlardır." dedikten sonra çekiştirerek yürümeye başladı. Küçük kız gülümsedi ve elini daha sıkı tuttu. Elini tutmak bile onun gülümsemesine neden oluyordu. Gerçekten, Draco Malfoy fazla mükemmeldi. Beraber el ele yürürlerken, küçük çocuk gülümsedi. Onun elinini elinin içinde olması, ona; sanki sonsuza kadar birlikte olacakmış hissini veriyordu.
Hermione gülümsedi. "Yılanlar iyi midir Draco?"
"Evet Hermione." diye mırıldandı küçük adam. Hogwarts'ta Slytherin'e seçileceğinden emin olduğu için, kesinliklie yılanlara karşı büyük bir sevgisi vardı.
"Ah, sana artık yılan diyeceğim." dediğinde küçk kız, küçük adam suratını buruşturmuştu.
"Ne alaka?" dedi Draco kızın gözlerine bakarak.
"Yılan seviyormuşsun, yılan gibi bana sarılmayı çok seviyorsun, ayrıca odanın her tarafı yeşil ve lütfen bilmiyormuş gibi konuşma yılanlar yeşil olur!" dedikten sonra kıkırdadı. Küçük çocukta yavaşça gülümsedi. Yılan ha?...
Kendimi yatağıma attıktan sonra derin bir nefes aldım. Gözlerime tekrar yaşlar hükmederken, kafamı yastığa sokmuş ve çığlık atmıştım. En azından beni rahatlatan tek etkendi. Asama uzanıp diğerlerinin beni duyamayacağını sağladıktan sonra, hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.
Lanet olsun sana Draco Malfoy!
Gözlerimden yaşlar hızlı hızlı akarken, derin bir nefes aldım. Bu gün beni gerçekten öpmek zorunda mıydı? Geçmişe dair tüm izler hızla beynime hücum ettiğinde, bir çığlık daha atmıştım. Boğazımın yırtılmak üzere olduğunu düşünüyordum. Gerçekten, bayılmak üzereydim. Erkeklerden, onların değişen ruh hallerinden, umursamamazlıklarından nefret ediyordum! Yarın benim yüzüme bile bakmayan piçin teki olacaktı yine! Herkesin yanında bulanık diye dalga geçip, ardından gece öpecekti. Onun bana yakıştırdığı sürtük kavramına uymaya başlıyordum ve bu olay beni biraz daha tiksindiriyordu.
Kendimden tiksiniyordum. Ona karşı hala bir şeyler hissettiğim için, bana her bakışında bile kalbimin delicesine atmasını sağladığı için, ondan nefret ediyordum. Ondan gerçekten nefret ediyordum. Herşeyiyle, Pansy'e söylemediği o sevdiği kişiyle birlikte nefret ediyordum!
Ağzımdan bir hıçkırık daha çıktığında, sinir içerisinde yorganıma tekme attım. Arkadaşlarını ondan çaldığımı düşünmüştü. Arkadaşlarını çalmak olduğunu sanmıştı amacımın. Benim aslında ne kadar saf bir şekilde düşüneceğimi anlamamış gerizekalının tekiydi! Ben onun yedi yaşındaki haline aşıktım, beni koruyan, kollayan, değerli olduğumu hissttiren çocuğa! Gözlerimden tekrar yaşlar akarken, hızla elime bir kalem va kağıt aldım. Buradan ne kadar çabuk kurtulursam, o kadar yararıma olurdu. Anneme gerçekleri anlatmam, beni bu okuldan alması için yeterdi ki inanın bana gerçekleri anlatacaktım. En azından bu okulda kurtulmak için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.