Tüm ilham perilerim beni terk etmişken yazdığım bu bölümün çöpten farksız olduğunu düşünüyorum. Biliyorum final 40-45 arası bir bölümde olacak dedim ama inanın bana okul başladığı için doğru düzgün bilgisayar başına geçemiyorum bile. Ipaddeyim hep ki, ondan da bölüm yazmak gerçekten çile gibi. Yeni bir hikayeye başladım ama Dramione değil. Kendisi Luke Hemmings hikayesi. Bakmak isteyen profilimden bulabilir ya da dış bağlantıya linkini koydum. Tutsak'ı da kaldırdım çünkü Dramione fanfictionu yazmak istemiyorum şu ara, biraz ara vermeye karar verdim. Ve en azından bu kadar şey arasında iyi bir haberim var: I Love Her'e özel bir bölüm yazacağım. 1-2 hafta içerisinde yayınlamayı düşünüyorum. Yorumlarınız benim için önemli.
Dudakları dudaklarımdan ayrıldığında, derin bir nefes aldım ve gözlerimi kırpıştırdım. Söyledikleri beynimi kurcalamaktan başka hiçbir işe yaramıyorlardı.
"Ne demek istiyorsun?"
"Zorunda kaldım. Elizabeth'le sevgili olmak zorunda kaldım. Babamın isteğiydi, onun kötü geçmişinin izlerini tamamen ortadan kaldırmanın yolunun bu olduğunu düşünüyordu. Tamamen temiz bir geçmişten gelen, safkan bir ailenin kızı ile birlikte olarak." dedikten sonra derin bir nefes aldı. Kolunda ki bozulmaz yeminin izleri parlarken, artık ölmekten bile korkmadığını düşündürtmüştü bana.
"Bunu neden söyledin? Bozulmaz yemin ettim demiştin." diye mırıldandım sakince.
"Bir önemi yok." diye mırıldandıktan sonra ellerini boynuma yerleştirdi ve tekrar gözlerini gözlerime kenetledi. "Yeminin içeriğinde, Elizabeth'in beni aldatması yoktu. Yemin bozuldu."
"Ama nasıl? Anlamıyorum.." diye mırıldandım.
"Babamla anlaşmamıza göre, benim ondan ayrılmam beni öldürürdü. Ya da birine anlatmam. Ama onun benden ayrılması beni öldürmezdi. Beni aldatması, bir bakıma artık benimle ilgilenmediğini gösteriyordu. Net bir biçimde benden ayrıldığını söylemese de, beni aldattı. Yemin bozuldu."
Kollarımı boynuna doladığımda, aynı şekilde o da kollarını belime sarmıştı.
*
El ele nişan salonundan içeriye girdiğimizde, herkes önce birlikte olan elimize, ardından ise benim dağılmış saçlarıma bakmışlardı.
Robyn ve Elizabeth başka bir köşede oturuyorlardı. Draco'nun ellerinin arasından ellerimi kurtardıktan sonra, ayağımda ki topuklulara rağmen hızla Robyn'nin yanına gittim. Beni gördüğünde tekrar şaşırmış, ardından ise Elizabeth'in bir şeyler söylemesine rağmen onu duymazdan gelmiş ve tam benim karşımda durmuştu.
"Dinliyorum." diye mırıldandım sessizce.
"Burada olmaz." dedikten sonra koluma yapıştı ve beni sessiz, kimsenin bizi göremeyeceği bir köşeye çekti.
Kolumu ellerinin arasından kurtardıktan sonra göğsümün üzerine birleştirdim ve kaşlarımı çatıp gözlerimi gözlerine diktim.
"Dinliyorum."
"Bak bizim ilişikimiz yaklaşık olarak 10 yıl öncesine dayanıyor tamam mı? Elizabeth Draco'lara gelip gittikten sonra, Diagon yolunda onunla karşılaştık. Çok konuşmuşluğumuz yoktu ama bana habire Draco'nun ne kadar tatlı olduğundan falan bahsederdi. Diagon yolunda onunla karşılaştığımızda, fazla sinirliydi. Draco'nun başka bir kıza aşık olduğundan, o kızı öldürmek istediğinden falan bahsediyordu." Derin bir nefes aldı ve bir elini saçlarının arasından geçirdi. "Bende Draco'dan nefret ettiğim için ona habire o kızın ve Draco'nun aslında sevgili olduklarını, Draco'nun da bir işe yaramayacağı yalanlarını falan uyduruyordum." dediğnde yutkundu. Anlattıkları üzerine beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Birbirlerini tanıyorlardı. Birbirlerinden haberleri vardı. Kesinlikle bir oyuncak gibi hissediyordum. "Benim Hogwarts'a başlamam dışında hep birlikteydik. Sevgili olmuştuk, hayatımız güzeldi. Ta ki birden benden ayrılıp Draco Malfoy ile el ele Diagon yolunda görüntülenene kadar. Ondan sonra da Hogwarts'a başlayacağını öğrendim zaten. Seninle sevgili olduklarını biliyordum. Çok iğrenç bir düşünce olduğunun farkında olmama rağmen, seninle yakınlaşmak fazla akıllıca gelmişti. Draco'nun acı çekmesini, Elizabeth'in ise hep senden sonra bir seçenek olduğunu ona belli etmekti amacım. Ki bu düşüncemde samimiyim Hermione. Sen hep ilk seçeneksin." dedikten sonra tekrar bir derin nefes aldı. "Gerçekten sevdim yani şey iki anlamda da sanırım. Bilmiyorum." dedikten sonra suratını buruşturdu. "Ama bu Elizabeth'i öldürmek istediğim geçreğini de değiştirmiyor." dedi. "O gün düşerken seni yakalamam tamamen bir tesadüftü. Bende sadece elime gelen tesadüfü kullandım ama pişman değilim. Seninle zaman geçirmek gerçektne eğlenceliydi ki bir bakıma amacıma da ulaştım. Draco'da kıskandı, Elizabeth'te. Bir kaç aydır beraber takılıyoruz. Yani bilirsin, işte. Takılmak." dedikten sonra omuz silkti. Ona bakıp suratımı buruşturduktan sonra sadece kafamı sallamakla yetindim.
"Ne kadar güzel anımız olursa olsun, bundan sonra Hermione diye biri senin için yok." dedikten sonra onu orada bıraktım ve beni içeride bekleyen Draco Malfoy'a doğru yürüdüm.
1 Yıl Sonra
"Belki sen benim nikahıma katılmadın ama ben katılacağım." dedi Pansy elleri belindeyken. Ona bakıp gülümsedikten sonra, denediğim gelinliğe baktım tekrar.
"Sence bu muydu, diğeri mi?"
"Bence diğeri." dedi arkada ki bir ses. Yavaşça arkamı döndüğümde, Draco ellerini göğsünün üzerine bağlamış bana bakıyordu.
"Damat bey." dedi Pansy ve kaşlarını çattı. "Çık şu odadan. Gelini düğünden önce görmek uğursuzluk getirir. Ron sana mukayet olamıyor mu?" dedi ve kaşlaırnı çattı.
"Onu kahve almaya yollayıp buraya gelmiş olabilirim." dedi Draco.
Arkadan bir küfür ardından koşan adım seslerini duymuştum. Ron'un turuncu kafası kapıda göründüğünde, ellerini beline koymuş Pansy'e bakmıştı. "Sevgilim çok özür dilerim. Bunun her seferinde nasıl hileci olduğunu unutuyorum." dedikten sonra Draco'ya döndü ve Draco sırıtarak ona bakmaya başladı. Ron, ellerini Draco'nun sarı saçlarına atıp çekmeye başladığında Draco hemen bağırmaya başlamış ve çıkacağını söylemişti. Buna kahkaha atarak gülerken, onlar odadan çıktıklarında bende gülümseyerek aynaya geri dönmüştüm.
"Sanırım damadı dinleyeceğim." dedikten sonra zorla kabine girdim ve fermuarı açan Pansy'e gülümseyip bedenimi gelinlikten kurtardım.
Üzerime rahat bir şeyler geçirdikten sonra bu hafta içinde denediğim belkide bininci olan gelinliği aldıktan sonra kasaya gittim ve paket yapmalarını söyledim. Gelinlik paket yapılırken, bende yavaşça kredi kartımı önümde ki kadına uzattım ve Pansy'e döndüm.
"Hala neden mugglelar dünyasında düğün yaptığımızı anlamıyorum!"
"Çünkü tüm ailem muggle. Onları Diagon Yolunda bir yere sokmam mantıklı mı olurdu sence?"
"Ah tamam şey, haklısın."
Gülümseyip tekrar kasiyere döndüm ve bana uzattığı poşeti alıp kredi kartının şifresini girdikten sonra ve ben tekrar kredi kartını cüzdanıma yerleştirdikten sonra mekandan çıktık.
*
"Gerçekten evleneceğimize inanamıyorum." diye mırıldandım Londra'yı yukardan izlerken. Draco'ya Londra'yı ayaklarımızın altına almak isteyip istemeyeceğini sormuştum ve önce tek kaşını kaldırıp bana bakmış, ardından ise anlamamış bir surat ifadesini yüzüne yerleştirmişti. Bense eini tutup onu London Eye'a getirmiş ve uzun bir sıra beklemenin sonucunda kendimizi küçük kabinin içine atabilmiştik. Yalnız olabilmemiz için Draco o kabinin içinde ki tüm biletleri almıştı ve şimdi tam üstte duruyor, Londra'ya bakıyorduk.
"Bende inanamıyorum, sevgilim."
Draco'nun annesi ve babasını ikna etmek pek zor olmamıştı asında. Buna gerçekten burun kıvıran tek kişi Lucius Malfoy olmuştu. Adları tam temize çıkmışken, bulanık ve bir sakfanın düğününün tekrar itibarını zedeleyeceğinden korkuyordu. Ama bizim inadımızı gördüğünde, kabullenmek zorunda kalmıştı.
Ellerini arkamdan dolamış ve karnımda birleştirmişti. Beraber Londra'nın manzarasını izliyorduk, sırtım onun göğsüne yaslıydı ve çenesi omzumun üzerindeydi.
İşte o anda, zamanın durmasını diledim. Sonsuza kadar hep böyle kalabileceğimi fark etmiştim.
Mutluydum, herşey güzeldi.
Lütfen çok kızmayın, ama gerçekten tıkandım. Tamam hadi Dramione demeyeyim ama bu hikayede gerçekten tıkandım ve daha fazla da uzatabileceğimi sanmıyordum. Mahvetmektense, yerinde bitireyim dedim. 1-2 ay içerisinde sanırım tekrar -kısaca ilk TEOG geçtikten sonra- Dramione yazmaya devam ederim. Aynı okuyucu kitlesini yakalayabilir miyim bilmiyorum tabii ama beni unutmazasanız seviniriim. :3 ♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.