"Hadi ama Hermione," dedi sarışın çocuk bıkkınlıkla. "Neredesin?!" diye bağırdı evin içinde.
Birinci sınıfa başlamıştı ikiside. Ama ikisi de birbirlerinden farklı okullara gidiyorlardı.
Draco Malfoy, bu okula sadece okuma ve yazmayı öğrenmek için gittiğini biliyordu. Bu okulda çok kalmayacaktı. Şu an yedi yaşındaydı, on bir yaşında olur olmaz ise Hogwarts'a adım atacaktı. Bu onun gülümsemesini sağlarken, aynı zamanda da acı veriyordu. Hermione'den uzak kalacaktı.
Küçük adam bıkkınlıkla yanaklarını şişirdi. Okulunda güzel bir kız olduğundan bahsetmişti ve Hermione, kıskançlık yapmış, ardından ise sinirle evin üst katlarından birine çıkmıştı. Evet kat-larından. Çünkü Malfoy Malikanesi üç katlıydı. Ve Draco, onu aramaktan sıkılmıştı.
Sonunda çatı katına çıktığında ağlama sesi duyduğundan emindi. Koşarak merdivenlrden tırmandı ve çatı katının kapısını açıp içeriye girdi.
Hermione, pufun üzerine oturmuştu. Hızla elleri ile gözlerini sildi.
"Ne var?" dedi sinir içerisinde.
"Sen ağlıyor musun?" dedi Draco yavaş yavaş Hermione'ye doğru ilerlerken.
"Bundan sanane!" diye çıkıştı kız. "Okulunda o güzel bulduğun kızın yanına gitsene sen!"
"Senden güzel demedim." dedikten sonra umursamazca omuz silkti Draco.
Ama Hermione'nin onu kıskanmış olması, onu nedensizce mutlu ediyordu. Kalbinin daha hızlı atmasını sağlıyor ve suratında habire bir gülümseme olmasına yol açıyordu. Kızın onu kıskanmış olma fikri, hoşuna gidiyordu.
Küçük kız gülümseyerek ona döndü. Draco'da yavaşça ona gülümsemişti. İlk kez onu ağlarken görmüştü Draco. Yanına gidip, diğer pufa oturduktan sonra, onu göğsüne doğru çekti. Kız, yavaşça başını Draco'nun göğsüne koydu. Birbirlerine sarılmış bir şekilde dışarıyı izlerlerken, aslında Hermione'nin çok yakında taşınacağını ikisi de bilmiyordu..
Elimi sıkıp bıraktıktan sonra sırıtarak bana bakmaya devam etti. Tam ağzımı açıp bir şey söyleyeceğim sırada, kapının hızla açılması ve içeriye Bertnard'ın girmesi bir oldu. Evet Bertnard. Gözlerimi ona diktiğimde, hızla yanıma geldi ve beni kollarına aldı.
"Merlin adına! Bana senin kaybolduğun haberi geldiğinde neredeyse düşüp bayılıyordum!" dedikten sonra kafamı biraz daha bastırdı ve saçlarıma bir öpücük kondurdu. "Ormanda bakmadığımız yer kalmadı! Her yere baktık! En son arkadaşın Pansy bu kulübeyi gördü ve hızla buraya geldik!" dedikten sonra şöyle bir uzaklaştırdı beni kendinden ve beni süzdü. Ardından tekrar bana sarıldı. Bende sonunda kollarımı onun boynuna doladığımda, daha da sıkmıştı beni.
"Ödüm koptu Hermione!" dedikten sonra benden ayrıldı ve dudaklarını hızla dudaklarıma bastırdı.
Midede ki kelebek yok.
Hızlanan kalp yok.
Daha fazlasını isteyen hormonlar yok.
Yavaşça birbirimizden ayrıldığımızda, elini yanağıma koydu ve gülümsedi.
"Öyle korktum ki.." dedikten sonra yanağımı okşadı. "Ama şimdi iyiyim." dedikten sonra bir kahkaha attı ve Draco'yu umursamadan hızla beni elimden tuttuğu gibi kulübeden çıkardı.
Kulübeden çıkar çıkmaz, karşımda bizim grubu görmem bir olmuştu. Bana ilk sarılan Pansy gerizekalısıydı.
"Çok korktuk." dedi ve daha da sıkı sarıldı. Hepsine teker teker sarıldıktan sonra, Draco'da kulübeden çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.