Hermione pes etmiş bir şekilde ellerini kaldırdıktan sonra "Pes!" diye bağırdı. Bu Draco'yu güldürürken hızla elinde ki su balonunu tekrar Hermione'ye attı. Hermione çok iyi nişan alamadığı için attığı üç su balonu da Draco'nun çevresine düşmüştü. Draco sadece sıçrayan sulardan ıslanmıştı.
Hermione ise yaklaşık olarak Draco'nun attığı dört balonun dördünü de üzerine yemişti. Kızın saçları sırılsıklam olmuş ve düzleşmişlerdi. Aynı zamanda da Hermione'nin yüzüne yapışmışlardı. Kız, hırsla saçlarını düzenledi ve ilk kez Draco'nun attığı su balonundan kaçabildi.
Bu olay onu gülümsettikten sonra, elini hızla yana attı ve bir tane balon alıp, kendini de şaşırtacak bir şekilde Draco'yu tam on ikiden vurdu. Hermione bu olay karşısında kahkaha atıp, ellerini birbirine vurdu ve seniç içerisinde olduğu yerde zıpladı.
"Beni ıslatmanın seni bu kadar mutlu edeceğini bilseydim, daha önce verirdim." dedi Draco bir balon daha alıp Hermione'yi attığında. Hermione, kıl payı kaçtığında Draco'ya dil çıkarmıştı. Draco ise sadece sırıtmıştı. Hermione tekrar yerden bir su balonu aldıktan sonra, karşısında sarı saçları hala kuru duran Draco'ya baktı. Kafasından vurması imkansızdı ama saçlarını ıslatmadan pes etmek istemiyordu. Draco, ellerini beline koymuş elinde su balonu ile duran Hermione'yi izliyordu. Hermione, yavaşça Draco'ya yaklaşmaya başladığında, Draco'da küçük küçük geriye gidiyordu.
"Yaklaşmak yasaktı ama." dedi Draco dudaklarını büzerek.
"Pes ettim ya." dediğinde Draco gözlerini devirdi.
"Ondan sonra yaklaşık bin kere daha su balonu attık Herm." dedi Draco.
"Aaa öyle mi ben farkında değilim." dedi Hermione şirince gülümserken. İkisi de karşılıklı durmuşlardı ama Draco, onun ayaklarına bakmadığı zamanlarda küçük küçük ilerliyordu. Aralarında sadece iki adım kaldığında, Hermione artık atabileceğini biliyordu.
"Elinde neden o zaman bir su balonu var?" dedi Draco kaşlarını kaldırarak.
Hermione sırıttı. "Bunun için!" dedi ve suratı Draco'nun kafasına attı. Balon patladığında, Draco'nun saçları sırılsıklam olmuştu. Hermione, zafer kazanmışçasına sırıttı. Draco, şaşkınlık içinde sevdiği kıza bakıyordu.
"Kaçman için beş saniyen var." dedi Draca gülerek. Hermione önce şaşırdı, ardından ise arkasını dönüp koşmaya başladı ama geç kalmıştı.
Draco, Hermione'yi belinden yakaladı ama ikisi de dengesini kaybedip, Hermione'nin doldurduğu ama Draco'ya atmadığı su balonlarının üstüne düştüler. Hermione sinirle ona döndü.
"İyi halt ettin." dedi ve yavaşça kalktı.
Draco, yamukça sırıttı. "İçin görünüyor." dediğinde Hermione kafasını yere eğdi ve tişörtünü yakasından tutup vücudundan uzaklaştırdı.
"Ya daha kaç yaşındasın ne düşünüyorsun!" dedi hızla ve arkasını dönüp eve doğru koşturdu.
Draco, arkasından sırıtarak hala ona bakmaya devam ediyordu.
Derin bir nefes alıp kendimi kütüphaneden içeriye attıktan sonra, koridorda olanlar hala aklımdan çıkmıyordu. Hayatımın nasıl tam olarak odak noktası olabilirdi ki? Ben bunu engellersem, izin vermezsem hiçbir şekilde benim için önemli olamazdı. Yanaklarımı şişirdikten sonra, içeri de ki bir kaç öğrenciye rağmen arkada boş kalan yere doğru yürüdüm ve masada oturmuş roman okuyan Pansy'nin yanına geçtim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.