"Bak yıldız kaydı!" dedi senivçle Draco, altın sarısı saçlarını geriye doğru atarak. Hermione Granger, gülümsedi.
"Gördüm!" diye mırıldandı kız. "Hadi dilek tutalım." dedi yavaşça.
Draco ile yan yana yere uzanmış yıldızları izliyorlardı.
"Hep yanımda ol." diye mırıldandı Draco.
"Beni hep sev." dedi Hermione aynı şekilde.
Bunun üzerine Draco, Hermione'ye döndü ve gülümsedi.
Ardından ise yanağına küçük bir öpücük kondurdu ve tekrar yıldızları izlemeye geri döndü.
Ellerinin arasından kolumu kurtardıktan sonra güçlükle yutkundum. Tenime temas etmesi ile, yıllardır hissetmediğim o şeyi hissetmiştim. Ben buna sadece nefret adını takmak istiyordum.
Ona aşık olduğumu zannederken yedi yaşında, aklı fikri barbiede olan bir kız çocuğuydum! Gerçekten aşık oldum denemezdi tabii ki. Gözlerimi hırsla onun gözlerine diktim.
"Geçmişte ne yaşandığı inan bir bir gram umrumda değil," dedim yavaşça. "Malfoy."
Bu durum karşısında, suratında tuhaf bir gülümseme oluştu ve tiksinirmiş gibi beni hızla bıraktı.
"Yürürken yere bakmak yerine önüne baksan iyi olur. Yoksa bilrisin," dedikten sonra omuz silkti. "Senin gibi bir bulanığı herkesin kurtarmak isteyeceğini sanmıyorum."
Ona bir kaç saniye daha baktıktan sonra, hızlı adımlarla geldiğim yönün aksi yürümeye başladım. Bir müddet daha etrafıma baktıktan sonra, gerçekten kaybolduğumdan emindim artık. Saat kaça geliyordu hiçbir fikrim yoktu ve koridorlarda bir profesör bile görememiştim.
Aklıma yön bulma büyüsü geldiğinde, önce sevinçle gülümsemiş ardındanda Gryffindor'un hangi yönde olduğunu bilmediğim için suratımı buruşturmuştum. Merlin adına, neden kütüphaneden benden önce çıkan Harry ve diğerleri ile gelmemiştim sanki? Drac- Malfoy'un söyledikleri beynimde dönüp dururken, ayrıca bir de bunun üzerine kaybolma olayı eklendiği için sinirden kendimi parçalayabilirdim. Ardından ise ağlardım. Evet. Sinirden ağlamak benim en büyük huyumdu. Biraz daha umutsuzca etrafıma baktığımda, KSKS sınıfının önünde olduğumuz görmüştüm. Gözlerimi silip yaşları elimin tersi ile yok ettikten sonra öğleni getirdim gözümün önüne.
Ne yapmıştık? Sınıftan çıkmış, şuradaki merdivenlerden üçüncü kata inmiş ve ardından ise soola dönüp ortak salona gelmiştik! Büyük bir sırıtma ile ilk önce merdivenlerden indim ve sola döndüm. Karşımda büyük salonu ve o heybetli kapısını gördüğümde, istemeden de olsa sırıtmıştım! Ah, şükürler olsun! Hızla yandaki beşinci kata çıkan merdivenlere yöneleceğim sırada, alt kattan gelen sesler durmamı sağlamıştı. Dinlememem lazımdı.
Kesinlikle ama kesinlikle şu anda Draco Malfoy ve Pansy Parkinson'u dinlememem lazımdı.
"Ona nasıl baktığını gördüm Draco!"
"Nasıl bakıyormuşum?"
"Aşık gibi!"
Kimden bahsediyorlardı.
"Bana bak, bir bulanığa aşık olacağımı mı düşünüyorsun?"
Ben miydim bahsettikleri kişi? Keşke yanımda şu uzayan kulak büyülerinden biri olsaydı! Valizimde varlardı ama şu anda yanımda değillerdi.
"Bana sevgilinmişim gibi hesap sorma Pansy. Benim kardeşim gibisin. Ayrıca lütfen, ben başkasını seviyorum." dedi Draco.
Kalbimin saniyelik acısını görmezden gelerek kafamı biraz daha aşağıya eğdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.