Hermione, kulaklıklarını çıkardıktan sonra, çantasının içine attı ve ofladı. Geçen günden beri görmemişti o çocuğu. Adı neydi? Draco. Onunla tanıştıktan sonra, gün bir an önce bitmişti. O bile taşındığı günün bu kadar güzel geçeceğini tahmin etmemişti ama geçmişti işte. Şimdi ise, sıkıntıdan patlamış bir şekilde odasının cam kenarında oturuyor, kitap okuyor ve müzik dinliyordu. Ah ve tabii, karşı evi izliyor, o sarışın çocuğun arka bahçenin kapısından çıkıp kendi evlerine doğru yürümesini bekliyordu. Ama o çocuk, bir türlü o kapıdan çıkmak bilmiyordu işte!
Derin bir nefes aldı Hermione, şu anda o çocuğu görmek istediğine inanamıyordu. Sadece bir çocuktu işte ama yakışıklı olduğunu kabul etmek gerekirdi. Hermione, elinde ki kulaklığı dağınık yatağının üzerine fırlattıktan sonra, aşağıya indi ve bisikletinin kilidini çözüp, annesine seslendi ve evlerinin bahçesinden çıktı. Madem o çocuk gelmiyordu, Hermione kendine elbette yeni arkadaşlar edinebilirdi. Hem belki, edindiği o arkadaş ile aynı okula gidiyor çıkarlardı? Kim bilebilirdi ki?
Hermione, gülümseyerek bisikletini sürmeye devam etti ve sonunda nehir kıyısına gelince durdu. Ormana girmek kesinlike hesabında değildi. Gidip arkadaş edinecekti, ormana girip yalnız takılmayacaktı ama şu anda yaptığı tam olarak oydu. En sonunda bisikletinden inip, bisikletini zarar görmemesi için yavaşça çimenlerin üzerine bıraktıktan sonra, çimenlerin ıslak olup olmadığına baktı. Ardından ise yavaşça çimenlerin üzerine oturdu ve nehirin sesini dinledi. Dinlendiriciydi ve Hermione, kesinlikle buraya taşındıkları için daha da seviniyordu.
Buraya taşınırken oradaki anaokulu arkadaşlarından ayrılacağı için elbette üzgündü, ama buranın güzelliklerini keşfettikçe bu üzüntü ortadan kayboluyordu.
Hermione, gözlerini kapamış nehir kıyısına uzanırken, duyduğu dal kırılma sesi ile gözlerini kırpıştırarak açtı. Ona tepeden bırakan sarışın bir çocuk, görmek istediği ve görebileceğini düşündüğü en son şeydi. Hermione sıçradığında, sarışın çocuk o mükemmel gülümsemesini gözler önüne sermişti. Hermione derin bir nefes aldı ve saçlarını düzeltti.
"Beni korkuttun." dedikten sonra tekrar gözlerini kapadı.
"Üzgünüm, amacım o değildi."
Hermione sadece "Hı-hm." tarzı bir ses çıkardı. Draco ise onun bu tavrına güldükten sonra yanına uzandı.
"Demek favori mekanım ile tanıştın." dediğinde, Hermione hızla gözlerini açtı ve sarışına döndü. O da gözlerini kapamıştı ve tıpkı Hermione gibi sırt üstü yatıyordu.
"Ah, ben şey gidebilirim istersen?" dedi Hermione aceleyle.
"Öyle bir şey dediğimi hatırlamıyorum." dedi Draco ona dönüp gülümseyerek.
"Pekala.." diye mırıldandı Hermione ve birazcık rahatsız olarak tekrar uzandı çimlere.
"Biliyor musun seni daha yakından tanımak isterim." dedi Draco.
"Ne bilmek istiyorsun?"
"Çok şey." dedikten sonra gülümsedi Draco. "Ama öncelikle bilmelisin ki Hermione." dedi Draco. Adımı hatırlıyor, diye düşündü Hermione masumca bu kızarmasına neden oldu. Kabarık saçları kırmızı yanaklarını giizlerken gülümsedi. "Ben sözünü tutmayan insanları sevmem."
2 Ay Sonra (Mart)
Draco'ya bilincini kapama ilacını vermeyi keseli sadece bir kaç saat olmuştu. Yanıkları yok olmuş denebilecek kadar azdı ama Madam Pomfrey, tedbir olması için yanıkların yok olmasına kadar beklemişti. En azından onun acı çekmesini hiç istememişti. Bense biraz bencil davranıp, arada ilacını vermemeyi bile düşünmüştüm. Ama sonuçta en sonunda kıyamamış ve o mükemmel dudaklarını aralayıp, tadının berbat olduğundan emin olduğum iksiri dudaklarının arasından dökmüştüm. Bunu kim bilir kaç kere tekrarlamıştım. Hiçbir fikrim yoktu. İlk haftadan sonra, Pansy ile devriyeli hale gelmiştik. Bir hafta o, bir hafta ben onun yanında kalıyorduk. Onun yanında kaldığım bu süre boyunca, derslerim düşmüş, profesörlerden ciddi öğütler almam gerekmişti. Bundan bende son derece rahatsızdım, ama çocukluk aşkım yanıklar içerisindeyken, ders çalışmaya kafamı veremiyordum. Kitabı alıp önüme koymaktan fazlasını gerçekleştirememiştim geçen şunca zamanda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.