Karşımda ki manzaraya karşı, donmuş gibiydim. Ne yapmam gerektiğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Yutkunduktan sonra, bir iki adım ileri attım. Kapının kapanma sesine sıçradıklarında ise, Robyn önce bir iki adım geriledi, ardından elinin tersi ile dudaklarını sildi ve ellerini beline yerleştirdi. Elizabeth ise mermerden inip eteğini düzeltmiş ve saçlarının arasından elini geçirmişti. Ben hala hiçbir şey söylemeden onların suratına bakarken, Elizabeth yere bakıyor, Robyn ise benim dışımda her yere bakmaya çalışıyordu.
"Biri bana burada neler olduğunu anlatabilir mi?" dedim sesimin çıkmasına şükrederek. "Derhal."
"Açıklanacak bir şey yok bence." dedi Elizabeth küstahça.
"Sen sus, sana yemin ediyorum karşında gördüğün ayna ile bütünleşirsin." dedim benim bile inanamadığım bir sakinliklte. Gözleri önce korkuyla açıldı ardından ise ellerini beline yerleştirdi ve gülümsedi.
"Ben safkanım."
"Ama zeki ve güçlü değilsin."
"Safkan olmam yeter."
"Zaten anca bununla övünürsün. İnan bana sana karşı büyü uygulamamı istemezsin. Şu anda okulda değiliz, kimse seni kurtaramaz."
"Robyn, kurtarır."
Robyn'e döndüm. Elizabeth ve ben arasında gözleri gidip geliyordu.
"Sence Robyn bana karşı gelebilir mi?"
"O Ravenclaw'dı."
"Ravenclaw'dakiler zeki olur. Güçlü değil."
Bir iki adım geriledi. "Şimdi, Robyn?" dedim ona bakarak.
"Sana daha önce anlatmam gerektiğini biliyordum, Hermione ben-"
"Bir saniye aranızda ki bu saçma ilişki ne zamandır devam ediyor?"
"Aslın-" diye söze başlamıştı ki kapının tekrar açılması ve içeriye Draco'nun girmesi bir oldu.
"Ah bende seni," dedi ve hepimizi görünce kaşlarını çattı. Gözlerini tekrar Elizabeth'e diktikten sonra yavaşça "Arıyordum." diye ekledi. "Neler oluyor burada?"
Tam ağzımı açmış açıklamamı yapacakken, Elizabeth'in sesini duydum.
"Bir tuvalet sevişmesini böldüm, hayatım." dedi gülümseyerek. O anda onu beyninden vurup öldürebilecek durumdaydım. Gözlerim şokla aralanırken, bir iki adım ona doğru yürüdüm, o ise benden kaçtı.
"Yemin ediyorum buradan sağ çıkamazsın!"
Draco beni belimden yakalayıp yanına çektikten sonra kaşlarını çatmış bana bakıyordu.
"Ne demek 'tuvalete sevişmesini böldüm'?" Tekrar konuşmak için ağzımı açtığımda, Elizabeth'in çıkan iğrenç sesi tekrar sesimi kesmemi sağlamıştı.
"Üzerimi düzeltmek ve makyajımı tazelemek için tuvalete gelmiştim ama içeriye girdiğimde mermerde birbirlerinin dudaklarını sömüren Hermione ve Robyn çifti ile karşılaştım."
"Orospu. Sen tam bir orospusun."
Draco kaşlarını biraz daha çattı. "Hermione o mu sen mi?"
"Ne?"
Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. O daha demin ne demişti? Bana orospu mu demek istemişti? Elizabeth'te en az benim kadar şaşkın görünüyordu ama aynı zamanda suratında bir zafer gülümsemesi de yer edinmişti. Ben daha neler olduğunu anlayamadan Draco'nun yanağına bir tokat indirmiştim. Herşey o kadar ani gelişmişti ki, suratı yana düştüğünde ve tokadın o acı sesi tüm tuvalette yankılandığında yaptığımın anca farkına varıyordum. Bunu hak etmişti. Bir kere bile arkama bakmadan, tuvaletten çıktım. Tekrar aynı şeyi yapmıştı, benden hiçbir şey dinlemeden beni yargılamış ve üzerine bana orospu demişti. Oturduğum masaya gittikten sonra, oradan çantamı aldım ve Pansy-Ron ikilisine alel acele veda edip dışarı çıkmak için adımlarımı hızlandırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.