"Of." dedi Draco elinde ki eldiveni elinden çıkartırken.
"Tak onu!" diye cırladı Hermione. Beraber köpekleri besliyorlardı ve Draco'nun eğilmekten bacakları tutulmuştu. Ayrıca köpeklerden çokta haz etmezdi, hadi ama habire elinizi yalayan bir hayvanı nasıl sevebilirdiniz?
"Sıkıldım Hermione." dedi Draco.
"Çok çabuk sıkılıyorsun!" diye feryat etti Hermione. Kızgındı çünkü ne zaman bir şey yapmak için Hermione fikir ortaya atsa, Draco o fikri önce kabul ediyor hemen ardından ise sıkıldım deyip pes ediyordu. Hermione ise, Draco'nun ortaya attığı bir fikri beğenmese de kabul ediyor, sıkılsa dahi gıkını çıkarmıyordu.
En iyi örnek buna geçen akşam olurdu herhalde. Draco için maç izlemişti. Hemde Malfoy'larla birlikte. Garipti ki ilk kez o zaman Bay Malfoy'un ona yakın davrandığını görmüş ve birazda olsa sevinmişti. Nedeni belli olmayan bir sınır vardı Bay Malfoy ile aralarında ve bundan son derece rahatsızdı Hermione.
"Ama köpek beslemek sıkıcı." dedi Draco omuz silkerek.
"Pekala o zaman." dedi genç kız hırsla yerinden kalkarak. "Bir daha sakın bana seninle abuk subuk bilgisayar oyunlarını oynamam için, seninle maç izlemem için ya da o saçma perili evine seninle gelmem için benim yanıma gelme! Son derece sıkıcılar çünkü." dedi Hermione ve Draco'nun şaşkın bakışları arasında oradan uzaklaştı. Draco'nun benclice davranmasına sinir oluyordu.
Draco şaşkınlıkla kızın arkasından bakarken onu gerçekten kırdığını düşündü. Bacağını yalayan köpeği görmezden geldi ve hızlı hızlı arkasındna yürümeye başladı. Özür dilemesi gerekiyordu, bunu kendisi de biliyordu zaten.
Hayatında, kendinden daha fazla değer verdiği tek insanı kaybetmek istemezdi.
El ele üç süpürgeden girdiğimiz anda tüm bakışların bize döndüğünden emindim. Blaise ve Pansy sırıtırak bize bakıyordu. Gerçekleri öğrenmiş Ron, Harry ve Ginny üçlüsü de bu durumdan memnundu. Bizimkileri bir arada tutan köprü olarak, herkes tekrar büyük bir masada toplandığımızda herkes sırıtarak bize bakıyorlardı.
"Anlattın mı Pansy ve Blaise'e?" dediğime kafasını iki yana salladı. "Ah, sana inanamıyorum!" dedikten sonra suratımda ki gülümseme ile yavaşça masaya doğru eğildim. Draco'da sandalyesinde yayılmıştı. Tüm üç süpürgeye çöken sessizliği fark edebiliyordum. Herkes hikayeyi dinlemek için kulaklarını buraya vermişti. En azından hikayemizi herkesin bilmesini istemediğim için asamı çıkardım ve masanın etrafına doğru "Muffliato." diye mırıldandım. Bu sözümün üzerine herkesin suratına düşen hayal kırıklığı fazlasıyla belli oluyordu.
"Evet," diye mırıldandım ve asamı tekrar cebime soktum. "Sen anlatmak ister misin?" dediğimde kafasını salladı ve merakla bize bakan Pansy ve Blaise'e döndü.
"Biz eskiden tanışıyorduk. Yani yedi yaşından beri." dedi ve gülümsedi. "Bizim evin yanına taşınmışlardı ve üç yıl orada oturdular. Sonra ise trajik bir şekilde Fransa'ya taşındılar. Onun bir cadı olduğundan haberim bile yoktu." dedi Draco ve gülümsedi. "Bizim eskiden olanda arkadaşlığımız çok farklıydı zaten. Herkese arkadaşız diyorduk ama herkes arkadaşlıktan biraz fazlası olduğumuzu biliyordu." dediğinde Pansy gözlerini kocaman açtı.
"Bana hiç söylemediğin o kız?" dedi Pansy.
"Hermione'ydi. Evet." dedi ve kolunu bana attı. "Babam yüzünden ondan uzak durmam gerekiyordu ve inanın bana bu hiç kolay olmuyordu." dedi. "Özellikle o kadar erkeğin gözü onun üstündeyken." dediğinde kaşlaırmı kaldırdım ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanficDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.