Mantıksız geliyordu. Herşey, yaşadıklarım, hissettiklerim, Draco'nun davranışları. O kadar mantıksızdı ki. Bakışları, yaptıkları, söyledikleri. Hiçbiri birbiri ile tuutşmuyordu. En ufak bir bağlantı noktaları yoktu. Neden böyle davranıyordu, nasıl bu kadar hızlı benden soğumuştu? Bu düşünce habire gözlerimin dolmasına sebep olsada, Draco'ya karşı güçlü olmak zorundaydım. Elimden başka hiçbir şey gelmezdi maalesef.
Kitaplarımı yatağımın üstüne bıraktıktan sonra, yavaşça aşağıya indim. Harry ve Ginny önden gitmişlerdi. Geçtiğimiz bir ay içerisinde, ne Ron'la ne de Draco ile bir daha konuşmuştum. Her zamna Robyn ile oluyorduk. Ders aralarında ve Hogmead'de. Böylece Ginny'nin başına yükte olmuyordum. Pansy'de bizimle geliyordu. Hala ikisine gerçekten fazlasıyla kızgındı. İkisinden birini gördüğü anda yönünü değiştirecek kadar kin besliyordu ikisine de. Benimde ondan çok bir farkım olduğu söylenemezdi. Yönümü değiştirecek kadar değildim. Sadece yönümü değiştirmiyordum. Ve ben artık alışmıştım. Onu Elizabeth'le görmeye alışmıştım. El ele tutuşmalarına, birbirlerine sevgi sözcükleri fısıldayıp durmalarına, habire sarılarak gezmelerine ve okulun en gözde çifti olmalarına alışmıştım.
Draco cephesinde olduğu gibi, benim cephemde de merak edilen çok şey vardı okul tarafından. Robyn ile olan ilişkimiz, herkes tarafından çok kurcalanmıştı. Benim Draco'nun tesellisini onda bulduğumu söyleyenden tutun, onun beni tehdit ettiği için onunla sevgili olduğuma kadar bir sürü dedikodu vardı. Hayır, sevgili değildik. Sadece millet, nasıl görmek istiyorsa öyle görüyordu ama sanırım gerçekten fazla yakındık. En azından Robyn'nin yanındayken, Draco'nun aklıma gelmesi gerçekten çok zor oluyordu. Bu da bir şeydi. Bir gelişmeydi.
Ortak salona doğru yürümeye başladım. Harry ve Ginny önden gitmişlerdi. Ginny ve Harry ile de çok sık konuşmuyordum. Çünkü onların arada kalmasını istemiyordum. Aramız eskisi gibiydi, ama konuşmuyorduk. Hep Ron ile oturdukları içinde, Ravenclaw masasında ben, Robyn ve Pansy olarak oturuyorduk. İkimizde aynı kişilere aynı şekilde öfke hissediyorduk ve bu da bizim biraz daha yakınlaşmamızı sağlamıştı. Garipti ki, şu anda Pansy'e sahip olduğum için mutluydum.
Ortak salondan içeriye girdikten sonra, hemen üzerime çevirilen bir kaç bakışı görmezden geldim ve Ravenclaw masasında oturak ikilinin yanına gittim. Robyn'nin yanına oturduğumda, kafasını yemeğinden çekebilmiş ve bana dönüp gülümsemişti. Ardından ise bunun yetersiz olduğuna kanaat getirmişti ki, yanağıma küçük bir öpücük kondurmuştu. Bende ona gülümsedikten sonra, önümde duran tabaktan yemeye başlamıştım. O sırada arkamda birinin durduğunu hissetmem üzerine yavaşça kafamı kaldırdım. Profesör McGonagall, gülümseyerek bana bakıyordu. Bir elini benim omzuma, diğerini Robyn'nin omzuna koymuştu.
"Siz üçünüze bir görev vereceğim. Lütfen benimle gelin." dedikten sonra, yavaşça önden yürümeye başladı ve Gryffindor, ardından Slytherin ve en sonda Hufflepuff masasına uğradıktan sonra sonunda salondan çıkabilmiştik. Kimlerin geldiğine dikkat etmemiştim, açıkçası önemsemiyordum çünkü konuşan tabloların önünden geçerken çoğu bizim Robyn ile ne kadar yakıştığımızdan falan bahsediordu ve ben utancımdan yerin dibine girmek üzereydim. Robyn, bu hareketime kahkaha attıktan sonra, elini belime koymuş ve beni biraz daha kendine çekmişti. Sonunda Profesör McGonagall'ın odasına girdiğimizde, masalara göre küçük yuvarlark masalar olduğunu görmüştüm. Yeşil, kırmızı, sarı ve mavi renklerinde dört tane küçük yuvarlak masa vardı. Herkesin binasına göre oturacağı belliydi. Herkes yavaşça masalarına geçerken, sonunda kimler olduğunu görebilmiştim.
Binalardan en güçlüler seçilmişti. Gerçekten, güçlüler. Gryffindor masasında, Ron, ben ve Harry oturuyorduk. Ravenclaw masasında Robyn, adını bilmediğim bir kız ve bir çocuk ile oturuyordu. Slytherin masasında Draco, Pansy ve Elizabeth vardı. Draco ile göz göze geldiğimizde, hızla gözlerimi kaçırdım ve Hufflepuff masasına geçtim. Hannah ve adından son derece emin olamadığım bir kız ve bir erkek daha vardı. Herkes sessizlik içerisinde neler olacağını beklerken, Pansy sinir içerisinde kollarını vücudunda bağlamış durumdaydı. Şu anda görmek istemediği iki insanla beraber aynı masayı paylaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.