"Draco." diye mırıldandı Hermione. Draco, günlerdir Hermione'nin ağlama sebebini o kadar çok merak ediyordu ki!
Kızı bir kere bile gülerken görmemişti ve bu onu paralıyordu. Ne olduğunu fazlasıyla merak ediyordu.
"Efendim Hermione?" dedi Draco ona gülümseyip hala saçları ile oynamaya devam ederek. Tekrar ormana girmişlerdi. Draco, sırtını bir kayaya yaslamış oturuyordu, Hermione ise kafasını Draco'nun bacaklarına koymuş uzanıyordu. Draco ise onun kıvırcık saçları ile oynuyordu.
"Sana bir şey söylemem lazım."
"Dinliyorum, bebeğim." dedi Draco.
Hermione, bebeğim demesine sadece gülümsedi. Kızın gözleri tekrar taşınacakları fikri aklına gelince dolmuştu. Yavaşça kafasını kaldırdı ve Draco ile göz göze geldi.
"Önemli." dediğinde Draco tekrar kafasını salladı.
"Ailem," dedikten sonra kız tekrar bir ağlama krizine girdi. Draco, hızla onu kollarının arasına çektikten sonra, sıkıca sarıldı. Hermione, sonunda konuşabilecek duruma geldiğinde geriye doğru çekildi. "Fransa'ya taşınmaya karar verdi." dediğinde, Draco beyninden vurulmuşa dönmüştü.
Zaten o Hogwarts'a gitmeden önce sadece 2 yılları olduğu aklına geldiğinde, suratının buruşmasını engelleyemiyordu. Ama bu taşınma fikri de nereden çıkmıştı şimdi Merlin aşkına? Hermione tekrar ağlamaya başlayıp, Draco'ya sarıldığında, Draco'da şaşkınlıkla ne diyeceğini bilmiyordu.
Kollarını kızın beline sardı ve ilk kez o anda, hayatı boyunca duyabileceği en kötü şeyi duydu.
Aradan iki hafta geçmişti. Beni öpmesinin üzerinden, koskoca iki hafta geçmişti! Bu iki hafta boyunca ondan kaçmış durmuştum. Dersler dışında Gryffindor ortak salonundan çıkmamıştım ve yemek yiyeceğim zamanlarda da Hogwarts'ın boş olduğu zamanları kullanmış, kendimi mutfağa atmıştım. Ev cinleri fazlasıyla naziklerdi zaten. Karnımı doyuruyorlardı. Bana soran herkese Draco ile olan geçmişimi anlatmıştım. Artık saklamanın mantığı yoktu.
Biz öpüştükten sadece üç dört gün sonra, Bertnard bana bir mektupla onu aldattığımı söylemiş ve ayrılmıştı. Onu beğenen kızlardan biri tabii ki ona bunu yazmıştı. Fırsatçılar her yerdeydi. Malfoy'dan kaçtığım bu koca iki hafta boyunca, okulda ikimizin isminin yan yana anılması hiç durmamıştı. Hatta bir ara onunla yattığım dedikodusu çıkmıştı ve ben bu dedikoduyu bana söyleyen kıza karşı sadece ağzım açık bakabilmiştim. Malfoy ise bağırıp çağırmış ve o dedikoduyu çıkaran kişiye iyi bir lanet göndermişti. Kız sanırım hala hastane kanadındaydı.
Akşam yemeği saatindeydik. Herkes aşağıdaydı ve ben tekrar Hogwarts'ın sakinleşmesini bekliyordum. Sakinleştikten hemen sonra kendimi mutfağa atacaktım. En azından iyi gelirdi. Ginny içeriye girdiğinde ona baktım.
"Yemek bitti mi?"
"Daha ne kadar saklanacaksın?"
"Yemek bitti mi?"
"Daha ne kadar saklanacaksın?"
"Ginny." dedim. "Yemek bitti mi?"
"Daha ne kadar saklanacaksın?" dedi hiç istifini bozmadan.
"Merlinin adına! Herkes unutuna kadar! Herkes o lanet olası çenesini kapayana kadar!" diye bağırdığımda, yatakhaneye yeni giren kızları görmezden gelmiştim. "Şimdi," dedikten sonra yutkundum. "Yemek bitti mi?"
"Herkes dağıldı. Ama koridorlar hala doldur." dediğinde kafamı salladım. Biraz daha bekleyebilirdim. Uzaylı gibi bakmalarındansa, beklemek daha iyiydi. Evet.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
from the past // dramione
FanfictionDraco Malfoy, yıllar önce kaybetmiş olduğu en yakın 'arkadaşını' tekrar karşısında gördüğünde hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını tahmin edebiliyordu.