0.5 Noah

187 78 55
                                    

Biz ne izlemiştik. Titriyordum. Korku dört bir yanımı sarmıştı. Belki bir film olabilir diye düşünmeye çalıştım ama film olamayacak kadar gerçekçiydi. Hayır, hayır film değildi. Bu otelin nerede olduğunu merak ettim. Neden hiç haberlerde bu katliamdan bahsedilmemişti? Henüz kimse bu katliamın farkında değil miydi?

Bir süre daha hareketsiz kaldık. Ikimizde diğer videoya tıklayıp tıklamamak hakkında gidip geliyorduk. Ve en sonunda aynı fikre varmıştık. Laptop'u kapatıp, Jeff'in yatağının şiltesinin altına koyduktan sonra ikimizde yataklarımıza uzandık. Jeff'in o kafası ezilmiş kurbanlardan birisi olmaması için dua ettim. Aslında olması imkansızdı çünkü videonun bilgisayara atılış yılı beş yıl önceyi gösteriyordu fakat bu içimi rahatlatmaya da yetmiyordu.

Düşüncelerimden arınmak için ve o videoyu beynimden silebilmek için telefonumu aldım ve neşeli bir kaç animasyon dizisini açarak yatağın yanına koydum. Odada sessizlik içinde uyumak yerine neşeli karakterlerin seslerini dinleyerek uyumak, zihnimi arındırmama yardımcı oluyordu. Ian'da bundan şikayet etmeyince Sünger Bob izleyerek uyuya kaldım.

Uyandığımda henüz sabah olmamıştı. Karanlıktı. Kulağıma gelen yüksek bir ses uyandırmıştı beni. Ne olduğunu anlamak için uyku sersemliğimi üstümden atmaya çalışırken, yüksek   çığlık sesinin cep telefonumdan geldiğini fark ettim. Dizi arasında çıkan reklamlardan biri olmalıydı.

Gözümü ovuşturup cep telefonumdan gelecek ışığa hazırladım. Telefonuma baktığımda ise olanları anlamam biraz zaman almıştı. Ekran yalnızca kırmızı ve siyah renklerinden oluşuyordu. Renkler titreşimliydi. Parazitli bir televizyon ekranı gibi. Geri tuşuna basmama rağmen telefon normal ana ekranına dönmüyordu. Ses kısma tuşları da çalışmıyordu. Korkudan ağzım kupkuru olmuştu. Ellerim, telefonun tuşlarını gezerken tir tir titriyordu.

Ekrandaki şeyin yalnızca parazitler olmadığını anlayınca durup ekrana odaklandım. Korkuyordum ama ne olduğunu da anlamak istiyordum. Videoya odaklandığımda bu videonun bizim evin görüntüsü olduğunu anladım. Korkudan ağlamak üzereydim. Telefon ekranımda yüksek bir parazit sesiyle beraber bizim ev kıpkırmızıya boynamış gibi gözüküyordu. O sırada Ian'da uyanmıştı. Işıkları yakmaya çalıştı ama çalışmıyordu. Titreyerek ranzadan indim ve telefondaki  görüntüyü ona gösterdim. Gizlice pencereye yaklaşıp dışarı baktığımızda bu artık kalbimin dayanabileceği bir şey olmayı kesmişti. Dışarıda takım elbiseli, yüzüne kar maskesi takmış bir şapkalı adam karşı yolda elinde bir kamerayla bizim evi çekiyordu. Bu adamın o kafası ezilen kadını çeken adm olduğuna o kadar emindim ki...

Dizlerimin üstüne düştüm. Korku artık kalbimi fazlasıyla zorlamıştı. Ciğerlerimde ve göğsümde inanılmaz bir basınç hissediyordum.

                            IAN
Noah yere düştüğünse ne yapacağımı bilemedim. Adamın biz bakmazken eve doğru gelme düşüncesi beni korkutuyordu ama Noah'ın da durumunun iyi olmadığı belliydi. Perdeyi kapatarak titreyen ellerimle Noah'ı yerden kaldırıp yatağın üstüne oturttum. Kalbini tutuyordu ne yapacağımı bilmiyordum. Koşarak annemi çağırmak için Noah'ı odada yalnız bıraktım. O sırada yedek Jeneratörün sesi duyulmuştu ve birden ışıklar yandı. Annemi uyandırıp Noah'ın yanına götürdüğümde Noah'ın bilinci kapanmıştı. Korkmuştum. Noah burada ölürse anneme ne söyleyeceğimi bilmiyordum. Ne diyecektim ki? Bir mağaraya girdik çünkü aptalız ve oradan bilgisayar çaldık şimdide biri bizim evimizi videoya çekerken görünce Noah korkudan kalp krizi mi geçirdi diyecektim?
Annemin kalp masajlarından sonra Noah'ın öksürük sesini duyunca en azından üstümden bir yükün kalktığını hissettim. Annem Jeff'in endişesinden sonra bunu da yaiayınca kafasını yatağa yaslayıp ağlamaya başlamıştı. O sırada babam onu omzundan tutup kaldırdıktan sonra sarıldı ve geri odalarına gittiler. Tekrardan bu odada yalnızca ikimizin kalmasından hoşlanmamıştım doğrusu.

Noah'ın yanına gidip sakinleşmesi gerektiğini söyledim. Sabah olmak üzereydi hava aydınlanmaya başlamıştı ve dışarı baktığımda da o adamın artık gittiğini görmüştüm. Bunları ona da söyledim ve sabah her şeyi çözebileceğimize söz verdim. O da yorulmuştu ben de. Ne kadar korkuyor olsam da yatağa yatar yatmaz uykuya daldım.

                         NOAH
Uyandığımda artık göğsümdeki o sıkışma hissi neredeyse gitmişti. Ian da çoktan uyanmış kendi bilgisayarımızdan bir şeylere bakıyordu. Yerde, halının üstünde, kapalı ekranıyla duran telefonuma bakmamaya çalışarak Ian'ın yanına gittim.
İnternet ağımıza laptopun içinden bir virüs sızdığını söyledi. Adresimize ve telefonlara , hatta evdeki tüm elektronik eşyalara ulaşabilmeleri için essiz bir taktikti bu.
Bir kaç virüs programıyla işi halletmeye çalıştı Ian. Doğrusu internet ağına sızmış bir virüsü nasıl temizlemesi gerektiğini o da bilmiyordu. Yalnızca bilgisayardaki virüsleri temizlemişti ama bu biraz iç rahatlatıcıydı. Ekrandaki elektronik cihazınız güvende yazısını görmek.

Babam kahvaltı boyunca bir evsizin gelip bizim elektrik kablolarımızı kopardığı hakkında söyleniyordu. Babam erken kalkmış ve kabloları lehimleyerek düzeltmişti. Ama biz bu kabloyu koparanın evsiz bir adam olmadığını biliyorduk.

Odamıza gidip, Şiltenin altından Laptobu çıkardık ve arka bahçeye götürdük. Kapağını açmadan elimizdeki sopalarla bir çok kez vurup parça parça ettikten sonra çöp kutusunda yaktık. Bu laptobun gitmesinin her şeyden kurtuluş yolumuz olduğunu düşünmüştük.

Gün boyu Jeff'i bulabilmek için mahallenin altını üstüne getirsek dahi hiç bir ipucu, onu gören biri bulamamıştık. Bu sefer gecenin geç saatlerine kadar durmak yerine hava kararmaya başlar başlamaz eve girmiştik ki bu evde endişeyle bekleyen annemi şaşırtmıştı. Bizim anormal davranışlarımızı muhtemelen fark ediyor olmalıydı fakat içinde bulunduğı stresten dolayı çok kafasına takıp soruşturmuyordu.

Gece oldu ve bu sefer uyumadık. Güvende olup olmadığımıza emin olmalıydık. Dışarıda kimse yok gibiydi. Işıkları annemi şüphelendirmemek için kapatmıştık. Adam ortalıkta görünmüyordu. Kendi bilgisayarımızın hapörlörlerinden bir anda parazit sesleri gelmeye başladığında ikimizde yerimizden zıpladık. Bilgisayar ekranı kendi kendine açılmış, yine aynı telefondaki gibi kırmızı siyah parazitler şeklinde bizim evi gösteriyordu. Tekrar pencereye baktığımızda adam yine karşı yolda elinde kamerayla bizim evi çekiyordu. Bilgisayar ekranında çıkan video canlı yayın olmalıydı. 
Sabaha kadar yalnızca orada bekledik dünkü kadar korkmuyordum. Sabahın ilk ışıklarına doğru bekleyip gideceğini biliyordum. Dünkü gibi olacak bir süre sonra gidecek diyordu içimde bir ses ve öyle de oldu. Sabah olduğunda Ian'da ben de bir karar verdik. Ne olduğunu bilmediğimiz bir şeye karşı çıkamazdık ama o laptobun içinde, bu örgüt olduğunu düşündüğümüz şeyin ne olduğu yazıyor olmalıydı.

Tekrar o mağaraya gidip bir laptop daha alacaktık...

-Devrim 🌹

İkinci ŞansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin