Korkarak kapıya götürdüğüm elimi biraz da tereddüt ederek geri indirdim. Kapıdan biraz uzaklaşıp açılmasını ya da en azından içeriden bir cevap olmasa bile bir tıkırtı, eski ahşap zeminde birinin yürümesi sonucu duyulabilecek bir gıcırtı, herhangi bir ses bekledim. Ama ev bütünüyle sessizdi. Kulaklarıma dolan tek ses rüzgarın uğultusu ve ayaklarımın altındaki döşeme ile ıslanmış spor ayakkabılarım arasında ezilen karın sesiydi.
Biraz daha orada bekledim. Kapıyı tekrar çaldım. Ama yine ses yoktu. Evde kimsenin olmadığına kendimi inandırmak istemiyordum. Sanki evin içinde yıllardır hiçbir canlı bulunmamış gibi sessizliğe gömülmüştü. O yolun karşısında Jeff'i gerçekten görmediğimi ben de biliyordum. Ama burnuma ulaşan ve bana açlığımı hatırlatan yemek kokusunun ve aklıma kendi evime getiren o bacadan yükselen duman gerçekti. Birer hayal olmadıklarını biliyordum. Hayal olmadıklarına yemin edebilirdim.
Sanki birileri yaklaştığımı görmüş ve şöminedeki ateşi söndürmüş gibiydi. Bilirsiniz, rahatsız edilmemek için belki de. Kapıyı tekrar çalmak için elimi kaldırdım ama sonra vazgeçtim. Belli ki içerideki her kimse rahatsız edilmek istemiyordu. Açlığımı göz ardı etmeye çalışarak eve giden yola baktım. Buraya kadar yürümüştüm ama geri dönüşü için halim yoktu.
Jane'i aramaya karar verdim. Duygusal olarak da desteğine ihtiyacım olduğunu saklayamazdım.
(Jane)
Devon'la yeni bir olay yerindeydik. Cesetleri ilk gören ve bildiren devriye polisi büyük evin bahçesindeydi. Eski bir eve benziyordu. Pencerelerden bazılarının camları paramparça olup kuru toprağa düşmüş, sadece çerçeveleri kalmıştı.
Gıcırdayarak açılan, evin etrafını çeviren çitlerle uyumlu renkte, eskiden gümüş renkli olduğunu düşündüğüm kapıdan geçip bahçeye adım attığımızda içimde tuhaf bir ürperti hissettim. Bu eve daha önce geldiğimle ilgili tuhaf bir hisse kapılmıştım. Bunu aklımdan silmeye çalışarak bahçede ilerledim. Soğuk havadan bembeyaz olduğunu düşündüğüm yüzünde korkmuş bir ifade ile bana yaklaşan devriye polisine döndüm. Devon da aynı şekilde bembeyaz olmuştu. Ama onun renginin atmasının sebebi soğuk değildi. Daha cesetleri bile görmeden midesinin bulandığını biliyordum.
Bana içeride gördüklerini anlatan genç polisi dinledim ve içeri girdim. Yine aynı his bedenimi sarmıştı. Bu kez sadece aklımı meşgul etmiyordu. Bir an için hareket edemedim. Devon'un ilk defa benden önce olay yerine girdiğini görüyordum. Girdiği odadan adımı seslenmiş ve beni kendime getirmişti. Onun sesi beni gerçek dünyaya geri getirmiş olsa da beni saran korku hissinden kurtulamıyordum. Bu evi nereden anımsadığımı bilmemek evi benim gözümde daha korkunç bir hale getiriyordu.
Devon'un girdiğini gördüğüm odaya gittim. Gözüme çarpan ilk şey arka bahçeye açıldığını düşündüğüm, olması gerekenden daha geniş sürgülü bir kapıydı. Eskiden beyaz olduğunu anladığım tahta çerçeveler sararmıştı. Her yer toz içindeydi. Kapının eskiden beyaz olan çerçevesi gibi sararmış perdelerin bazıları düşmüştü ve ardındaki kırık pencereyi çıplak bırakmıştı. Ağır gibi görünen, koyu renkli uzun perdelerin bazıları yıllar içinde belki de bazı şiddetli rüzgarların sonucu pencerelerin kırık camlarına takılmıştı. Az önce benimle konuşan devriye polisinden önce buraya kimse gelmemiş gibiydi.
Korkunç tarihi ile birlikte unutulup gitmişti belli ki. Sadece yakınlarında uzun süredir yaşayan ailelerin bildiği bir hikayesi varmış gibiydi. Yakınındaki evler boştu çünkü. Ya da belki de sadece eski olduğu için korkutucuydu.
Bir çok olay yerine girmiş, ilk kez Incarna'nın yaptığı bir otopsiyi izlediğimde yanımdaki erkeklerin bazılarının kusmasına, hatta birkaçının bayılmasına rağmen masanın yanında yüz ifadem hiç değişmeden, yüzüm tiksintiyle biraz bile buruşmadan durmuştum. Sahi, Incarna ile o siyah naylon torbaların fermuarını kaç kez açtığımızı, kaç kez morgdaki soğutuculu dolapları çekerek açmış ve kaç tane kurbanı en ince ayrıntısına kadar incelemiştik hatırlamıyordum ama hiçbirinde böyle hissetmemiştim.
Incarna adli tıp bürosundaki işini bırakıp hastanede çalışmaya başlamış ve otopsi sırasında yanında durup not almam beklenen yeni bir adli tıp uzmanıyla çalışmak istemiyordum. Korkumun sadece bu yönde olduğuna, daha önce bu evde hiç bulunmadığıma kendimi inandırmaya çalışıyordum. Korktuğum konu sadece beni benden daha iyi tanıyan, uyum içinde çalıştığım bir arkadaşın benden uzaklaşmasıydı. Evet, bu evde daha önce hiç bulunmamıştım.
O anda titremeye başlayan telefonumun ekranında Incarna'nın aramasını görmek beni şaşırtmamıştı. Yine Jeff için arıyor olmalıydı. Telefonu açıp kulağıma götürürken sıkıntı ile bir nefes verdim. Düşüncelerime dalmışken Devon'un yukarı çıktığını görmemiştim bile. Telefonu açtığım sırada yukarı kattan bana sesleniyordu. Yukarı çıkıp Devon'un yanında, bir kapının önünde durduğumda kulağımı bir uğultu doldurdu. Hattın diğer ucunda Incarna'nın yorgun sesiyle ne dediğini anlayamıyordum. Onu az sonra tekrar aramamı beklemesini, kapatmam gerektiğini mırıldanıp telefonu cebime attım.
-Bade 🍀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Şans
Misterio / SuspensoBuraya bak cılız okur. Senin o geçirdiğin tüm uykusuz geceler gibi bir ömür geçiren bu aileye bak. Kanın işkenceyle harmanlandığı tüm o yılları oku. Bu hikayeyi okuman için ilk önce tüm bu vahşete hazırlanmalısın. Eğer hazırsan başlayabilirsin. ??⛓️?