0.1 Jeff

565 118 209
                                    

*Medya Jeff *
Uykudan uyandığım an başıma bir ağrı saplandı. Gece bu kadar geç uyuyup sabah erken kalkınca oluşan bir ağrı olmalıydı. Yatağımın yanındaki komidine uzanıp kilitli çekmeceyi açtım ve oradan bir ağrı kesici alıp ağzıma attım. Kısa sürede işe yaramasını diliyordum yoksa bu ağrıdan dolayı başımı yastıktan kaldıramazdım.

Başımdaki ağrı hafiflediğinde ayağa kalktım ve güzel bir kahvaltı görme ümidiyle aşağı indim. Herkes sofraya çoktan oturmuştu. Muhtemelen beni çağırmalarına rağmen derin uykumdan dolayı ben duymamıştım. Masaya oturup bir kaç parça bir şey yedikten sonra kalkıp elimi mutfağın lavabosunda yıkadım.

Çeketimi ve ayakkabımı alıp kapıyı açtıktan sonra annem nereye gittiğimi sormak için seslendi.

Doğrusu tek isteğim evden biraz uzaklaştıktan sonra montumun astarına sakladığım sigaradan bir dal yakmaktı ama bunu ona söyleyecek kadar aptal değildim.

Dışarıda, yan komşumuzla dolaşmakla ilgili bir yalan uydurduktan sonra daha çok soruyla karşılaşmamak için direk dışrı çıkıp kapıyı kapattım. Ayakkabılarımı ve montumu merdivenin basamaklarından inmeden önce giyip bahçe kapısından çıktım.
İlk bu mahalleden uzaklaşmam lazımdı. Bir kaç hafta önce mahallenin içinde sigara içtiğimde teyzem Jane' e yakalanmama ramak kalmıştı.

Normalde hep sağ tarafa yürüyüp şehrin içine doğru giderdim ama bugün sol tarafa doğru yürümeye karar verdim. Biraz daha evlerden ırak bir yerdi. Bugün şehrin gürültüsünü çekemezdim. Sakinlik çok daha iyi olacaktı.

Yarım saat falan yürümüştüm sanırım. Hava soğuktu. Yerlerdeki karlar yürümemi zorlaştırıyordu fakat mahalleden uzaklaşmıştım artık. Çakmağımı ve arkadaşın kübadan getirdiği tütünle kendimizin sardığı sigaranın poşetini çıkarıp içinden bir tane aldım.

Çakmağı yaktığımda alev yüzümü bir kaç saniyeliğine ısıtmıştı. Tütünü içime çektim. Normal sigaralara oranla daha ağırdı.

Etrafta hiç ev kalmamıştı. İki tarafıda çam ağaçlarıyla dolu yolda yürüyordum. Çam ağaçları üstlerine yağan kardan dolayı bembeyazdı. Her yer bembeyazdı. Manzara öyle güzeldi ki bundan sonra hep bu tarafa doğru yürümeye karar verdim.
Üç sigaranın ve uzun bir yürüyüşn ardından ilk kez bir ev görmüştüm. Yürüdüğüm yolun tam karşısındaydı. Yol eve doğru dümdüz ilerliyor evden sonra sağa doğru sapıyordu.
Eski bir ev gibiydi. Uzun zamandır dışına bakım yapılmamış gibi duruyordu. Giriş kapısının tam üstünde bir boğa kafatası asılıydı. Aslında kafatası ürkütücü olmaktan çok eve bir kovboy zamanlarından kalma vahşi batı evi havası katmıştı.

Yürümeye devam ettim. Evin önüne geldiğimde ise durdum.
İçeriden neşeli bir şekilde sohbet eden bir çiftin sesleri geliyordu.
Kadın bir yandan gülerek dış kapıyı açıp elinde çöp kutusuyla dışarıya baktığında kadınla göz göze geldik. Saçları kısa kesimli, biraz fönle kabartılmış gibiydi ve koyuydu. Üstünde kırmızı çiçekli yere kadar uzanan günlük bir elbise ve mutfak önlüğü vardı. Bana bakarken de gülümsemeyi sürdürdü.

"Merhaba." bana seslenmiş olmalıydı yine de emin olmak için etrafıma bakındım. Başka kimse yoktu.
Ben de ona aynı şekilde selam verdim.

"bu taraflarda genellikle kimseyle karşılaşmayız. İçeri buyurmaz mısın? Biz de tam yemek yiyecektik."
Aslında hayır demem gerektiğini biliyordum. Bu kadar ıssız bir yerde tanımadığım birinin evine girmek kadar aptalca bir şey olamazdı ama kadın o kadar zararsız görünüyordu ki. Ayrıca beni eve çeken bir merak duygusu da vardı. Niye birisi şehirden bu kadar uzağa ev yapma isteği duysundu ki?

İkinci ŞansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin