0.0 (Incarna)

1.1K 142 493
                                    

Beyaz Lexus'umla eve gelirken gözüm yolda değil daha çok aynalardaydı. Kendimi sürekli her aynayı kontrol etmekten alıkoyamıyordum. Arkamda o kabuslarımın başrolü mavi arabayı görmekten korkuyordum. Jason Slade'in arabası.

   Nijayet mavi araba arkamda belirmeden arabamı evimin geniş garajına sürebilmiştim. Garajın mutfağa giden merdivenini çıktım ve yavaşça merdivenin sonundaki kapıyı açtım. Eve yine geç dönmek zorunda kalmıştım. Bileğimdeki eski saate baktım. 02:47. Kimseyi uyandırmak istemiyordum. Bugün çok çabalamış ama yine de hastamı kurtaramamıştım. Üzerime yenilginin yorgunluğu çökmüştü. Bunun üzerine arabamı her an arkamda belirebilecek kadar gözü dönmüş eski sevgilimi görmekten korkarak evime sürerken hastanedeki işimi bırakıp Adli Tıp'a geri dönmeyi düşünmüştüm. Hastalarımı kaybetmekten bıkmıştım. Ölüler üzerinde çalışmak bana hiçbir şey kaybettirmiyordu. Bir süre sonra sessizliğe alışmıştım. Ama hastanede, bunun aksine ölen yakınlarının acısı ile ne yaptığını bilmeden bundan beni sorumlu tutan insanlar da vardı.

   15 yaşımdayken ikiz bebeklerimi evde bırakıp gittiğim okulda meslek hayatımın böyle olacağını hiç düşünmemiştim.

   Akşam geç saatlere kadar evde olmadığımdan çocukların biz gelene kadar yarattığı dağınıklığı toplayacak zamanım nadiren olurdu. Bu yüzden her yerine çikolata sosu bulaşmış mutfağı -muhtemelen kızım abilerinden pasta istemişti- umursamadan oradan çıkıp koridoru gectim ve televizyonun açık unutulduğu, yastıkların yerlerde gezdiği, halının ise oyuncaklarla kaplı olduğu çok da geniş sayılamayacak oturma odasına girdim. Devon, yerde oyuncaklarıyla oynamaya dalmış olan Luke'u unutup uyuyakalmıştı. Uzun mavi koltuklardan birine oturmuş, çelik yeleğini çıkaramadan, kafası geriye düşmüş, uyuyakalmıştı. Açık ağzına bakıp gülümsedim ve alnına düşen saçlarını veri itip alnından nazikçe öptüm.

   Geldiğimden beri gözleriyle beni takip eden Luke'u yerden aldım ve göğsüme yatırıp yukarı çıktım. Önce Leia'nın pembe süslemeli kapısının önünde durdum. Pembe duvarlı, parke zeminli, peluş oyuncaklarla dolu odaya baktım ama küçük kızımın pembe yorganı dağılmış yatağı boştu. Uzun, sadece kapısı açık odalardan gelen ışğın aydınlattığı loş koridorda biraz daha ilerleyip ikinci kapıda durdum. Çocukların odasının kapısını eve her geldiğimde gördüğüm, artık içimi burkmaya başlayan manzaraya kendimi hazırlamaya çalışarak açtım. Yine aynısı olmuştu. İkizler ranzada, İan ise odanın diğer ucundaki kendi yatağında uyuyordu. Leia -muhtemelen bir kabus sonrası- yatağından çıkıp abisi Noah'ın yatağına gelmiş ve kolları arasında uyumuştu. Çoktan uykuya dalmış olmalılardı. Kapıyı yavaşça kapatıp bir kez daha koridorda ilerledim. Leia'nın odasının aksine daha sade, henüz çocuğun istediği yönde şekillendirilemeyecek kadar yeni bebek odasında göz gezdirdim. Yukarı çıkarken göğsüme yatırmış olduğum Luke'a baktım. Uykulu gözleriyle bana baktı. Kucağımda geçirdiği yarım saatin ardından uykuya daldı. Onu beşiğine yatırıp yine aynı katta olan kendi odama gittim.

   İş yerindeyken ne kadar bu yorucu gecenin ardından Devon'un kolları arasında uykuya dalmanın hayalini kurmuş olsam da, uyandırmak istemiyordum. Yatağıma uzandım ve bu sefer değişiklik olsun diye tavanı izlemekten vazgeçtim ve pencereye döndüm. Bu her gece olurdu. Devon ve çocuklar çoktan uykuya dalmış olurdu, bense yatağa uzanır, tavanı izleyerek asla gerçekleşmeyecek hayaller kurardım. Slade'in benim ve ailemin peşini bırakması gibi.

   Slade bizi birkaç ay önce tekrar bulmuş, yine yakamıza yapışmıştı. Oysa ki birkaç ay öncesine kadar 16 yaşlarına yeni basan ikizler, onların yaşıtı İan, 8 yaşındaki kızım ve 6 aylık oğlumla hayalini bile kuramayacağım kadar mutlu bir hayatım vardı. Her şey ne çabuk değişiyor.

-Bade 🍀

İkinci ŞansHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin