Bir anlık tereddütün ardından kendime gaz verdim. Doğru olanı yapmalıydım. Belki de çocuğa takıntılı bir sapık vardı ve bir şekilde beni de işin içine karıştırmıştı.
Bana takık bir sapık olma ihtimali umrumda değildi; zaten başka sapıklarım vardı, çok daha tehlikelileri de vardı.
Çekmeceli küçük dolabın üstündeki telefonumu aldım ve Instagram'ı açtım. Mckagan'la mesajlaşmalarımıza tıkladım ve dün başladığımız yeri bulup telefonu Atakan'a uzattım.
"Şuradan itibaren okusana konuşmaları."
"Mckagan mı," diye şaşkınlıkla bağırdı Atakan. Kaşlarımı çattım:
"Tanıyor musun?" Birden kendini toparladı:
"Hayır canım. Nereden tanıyayım?" Endişesini gizlemeye çalışırcasına kıkırdaması, şüphelerimi doğruluyordu.
"Bana yalan söylersen sana yardım edemem. Ayrıca yalancılardan nefret ederim," dedim ters bir şekilde. Bir durgunlaştı, ortam gerilmişti. Sonra pes edermişçesine iç çekti:
"Tamam, Mckagan'ın kim olduğunu bilmiyorum ama tanıdık olma ihtimali var. Duff Mckagan'a hayranlığımı biliyor olabilir en azından." Kaşlarımı çattım:
"O kim be?"
"Eskiden Guns N Roses'ın bas gitaristiydi. Şimdi solo kariyerine devam ediyor, bir yandan da değişik projelerde çalışıyor. Severim kendisini, idolüm gibi bir şey, öyle düşün," dedi ve okumaya devam etti.
Verdiği cevap, iyice kafamı karıştırmıştı. Ya çok iyi bir yalancıydı, ya da gerçekten hiçbir şey bilmiyordu. Doğrusu, birinci seçeneği elemek daha mantıklı geliyordu bana.
Okudukça daha da beter şaşırıyordu. Yüzü kireç gibi olmuştu. En sonunda bitirip bana baktı:
"Biri cidden çok yanlış anlamış beni," dedi endişeli bir ifadeyle.
Kendi telefonunu, sandalyeye attığım kot ceketten çıkarıp baktı. Yüzünün allak bullak olması uzun sürmemişti. Kaşlarımı çattım:
"Ne oldu?" Bir an gözlerini kaçırsa da sonra bana dönüp:
"Annem," dedi telaşla. "Çok kez aramış, endişeden ölmüştür. Eve döndüğümde feci şekilde azar yiyeceğim." Burukça gülümsedim:
"En azından senin için endişeden ölen bir annen var. Benimki çocuğunu unutan karakter yoksununun teki. Günde üç öğün dayak yemekten memnun, garip bir yaratık. Şanslısın yani," dediğimde yüzüne bir gölge düştü.
İkimiz de sessizce birbirimize bakıyorduk. Atakan'ın yeşil gözleri pırıl pırıl parlıyordu. Acaba gözleri mi dolmuştu? Anlayamadım ve uğraşmadım da, birinin bana acıyor olması ihtimali gururumu parçalıyordu. Omuz silktim:
"Bakma öyle. Bu hayatı ben seçtim."
"Fatih, sen değersiz değilsin. Çevremdekiler, geylerle ilgili espri yaparken ben de kendimi çöp gibi hissederdim. Nasıl bir illet olduğunu bilirim, lütfen kendine bunu yapma," deyip aniden kollarını bana doladı.
Birkaç saniye kaskatı kesilsem de sonra kendimi toplayıp sarılışına karşılık vermeden nazikçe kollarından sıyrıldım.
"Değersiz olmadığımın farkındayım, yine de bu meslek olarak götümü sattığım gerçeğini değiştirmiyor." Atakan, dudaklarını aşağı sarkıtıp omuz silkti:
"Bana ne! Mesleğin ne alaka şimdi? Mesleğin seni tanımlamaz, ayrıca kimse bilemez ne zorluklar çektiğini, neyin seni bunu yapmaya ittiğini. Açıkçası umrumda değil, jigolo da olsan seviyorum seni," dedi heyecanla. Tek kaşımı kaldırdım:
"Beni mi seviyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bennie and the Jets || BxB
Short StoryAçıkladığımda evden kovuldum. Beş parasızdım ve kazandığım okulu okuyabilmek için paraya ihtiyacım vardı. Bir yandan okurken bir yandan da çalışmak zordu. Ben de yapabileceğim en kısa yoldan para kazanmayı seçtim. Evet, tahmin ettiğiniz şeyi yaptım.