"Nasıl yaparsın bunu ya," diye bağırdı Atakan kızgınlıkla. "Senin benim hayatıma karışmaya ne hakkın var? Hâlâ aynı müzik grubunda olabiliriz ama arkadaşlığı geçtim ahbap bile değiliz artık, şunu kafana sok!"
Onur, yüzünde soğuk, ukala bir ifadeyle eski erkek arkadaşına bakıyordu. Onu tanımayan biri olsa bu bakışlar yüzünden cesareti kırılırdı ama Atakan, Onur'un yaptığı her şeyin gösterişten ve rolden ibaret olduğunu bilecek kadar iyi tanıyordu onu. Bu yüzden bağıra çağıra hesap sorabiliyordu, dışarıdan sert görünmeye çalışsa da içten içe panikten ve utançtan kıvrandığını sezebiliyordu. Gerçi, Onur'un utanç duygusunu hissedebileceğinden emin değildi.
"Ne yapmışım ki? Bir jigoloya boşu boşuna umut veriyordun, oyununu bozmam mı rahatsız etti seni?" Atakan, bu pişkinliğin karşısında daha da çıldırdı:
"Sen nasıl bir arsızsın ya? Bu kadarı fazla! Benim kimsenin duygularıyla oynayabilecek bir tip olmadığımı çok iyi biliyorsun ama işine gelmiyor..." Onur, gözlerini devirip Atakan'ın sözünü kesti:
"Sen mi kimsenin duygularıyla oynamazsın? Yahu sen beni salak mı sanıyorsun? O Tunç denen zibidiyle sırf Çağla da ondan hoşlandığı için takılıyorsun. Bu insanların duygularıyla oynamak değil de ne?"
Atakan, bir an duraksayıp sinirle iç çekti. Çağla, nam-ı diğer turunç kafalı çilli tavuk, Onur'un eski sevgilisiydi. Hatta Onur zamanında Atakan'ı aylarca bu kızla aldatmıştı. Çağla'ya karşı en ufak bir sempati bile duyamıyordu Atakan, çünkü o züppe kız da aynı anda birkaç kişiyi idare edebilen ve aldatılmaktan gocunmayan duygusuz, midesiz orospunun tekiydi. Zaten Onur'un kendisini Atakan'la aldattığını öğrendiğinde de duruma gülüp geçmişti.
"Senin derdini şimdi anlıyorum ben," dedi Atakan alçak bir sesle, gözlerini kısmışken. "Tunç'u kıskanıyorsun. Spot ışığın da çalındı, eski sevgililerin de adamın kucağında hopluyor, kıskanırsın tabii..." diyordu ki Onur öfkeyle bağırarak sözünü kesti:
"Aptal herif! Umurumda değilsiniz! Ne olmuş sizi kucağında hoplatıyorsa? Ben zamanında ikinizi de ondan fazla hoplatmışımdır. Sen de git kendini önüne geleni siken o tiplere yem et, hatta git ağabeyimin jigolosuna da nikah falan bas olur mu?" Atakan, tiksintiyle yüzünü buruşturdu. Onur'un ağabeyi olacak tacizci Taylan'ın Fatih'le garip bir münasebeti olduğunu biliyordu.
Onu tiksindiren bir başka şey ise Onur'un bu kadar kalitesizce laf sokmaya çalışması, güya "kucakta hoplatmayı" marifet sanmasıydı. Atakan, bir zamanlar bu vizyonsuz aptal için gözyaşı döktüğüne inanamıyordu. Ayağa kalktı, başını yana yatırıp küçümser bir ifadeyle koltukta oturan Onur'a baktı:
"Gerçekten salaksın. O kadar eziksin ki kafanda yarattığın rakipler hakkında atıp tutmaktan öteye gidemiyorsun. Önüne geleni siken tiplerden sandığın Tunç benim öz kuzenim, soyadının Alptekin olduğunu azıcık araştırsan fark ederdin. Ayrıca merak etme, o değerli egon örselenmesin; Çağla'yı da 'sikmedi'," dedi eliyle tırnak işareti yaparak. "Çünkü öyle insanlara tenezzül etmiyor, senin aksine."
Ardından Onur'un hiçbir şey söylemesine fırsat vermeden yere fırlattığı sırt çantasını aldı ve kapıyı çarpıp çıktı. Onur ise evin çat diye kapanan dış kapısının sesiyle anca kendine gelebilmişti. Duymayacağını bile bile arkasından yüksek sesle birkaç küfür savurdu, bu lafları ona yedirecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bennie and the Jets || BxB
Cerita PendekAçıkladığımda evden kovuldum. Beş parasızdım ve kazandığım okulu okuyabilmek için paraya ihtiyacım vardı. Bir yandan okurken bir yandan da çalışmak zordu. Ben de yapabileceğim en kısa yoldan para kazanmayı seçtim. Evet, tahmin ettiğiniz şeyi yaptım.