Atakan - Bölüm 2

4.6K 216 17
                                    

Medya: David Bowie - Up the Hill Backwards

Tunç ve Burak'ı çağıralı iki hafta geçmişti. Bu sırada ben, yaz tatilimin tadını çıkarıyordum ve Hüseyin sayesinde her türlü ortama girmeye başlamıştım.

Açıkladığım hâlde dışlanmamak, arkadaşlarımı kaybetmemek güzel nimetti. Doğrusu, beni bu fikre alıştıranlar, korkularımın üstüne gitmemi sağlayanlar da onlardı.

Müzik grubunu kurduğumuzda onuncu sınıftaydık. Ben, o zamanlar kendi yaşıtları tarafından dışlanan çocuktum. Nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde kendimi üst sınıflardaki çocuklarla ağaç altında sigara içerken bulmuştum.

Bir gün, boş dersin birinde tuvalete gitmek zorunda kalmıştım, midemi üşüttüğüm için. İşim öyle uzun sürüyordu ve o kadar ağrı çekiyordum ki sıkıntıdan şarkı söylemeye başlamıştım. Elbette kimsenin duyacağını düşünmüyordum, ne de olsa diğer çocuklar dersteydi.

Sonunda işimi bitirip çıktığımda, kafamı kaldırdığım gibi Hüseyin'le göz göze gelmemiz bir oldu. Beni baştan ayağa süzüp yamuk bir gülüş atmıştı. Hiç konuşmadan tuvaletten çıktı.

Ertesi teneffüs, ağaçların altına sigara içmeye gittiğimde de onu gördüm. Dudağımdaki sigarayı aldığı gibi çöpe fırlattı ve meydan okurcasına baktı bana:

"Bu kadar geniş bir vokal aralığın varken sigara içip ses tellerini rezil etmene izin vermeyeceğim."

İşte, böyle garip bir şekilde tanışmıştık biz. Sonra kolumdan tuttuğu gibi müzik odasına götürmüştü beni. Kendisi gitar çalıyordu, arkadaşı Onur ise baterideydi. Bir soliste, bir de basçıya ihtiyaçları vardı, hatta solist daha acil bir ihtiyaçtı.

Sigarayı bıraktım, ağaçların altında zaman öldürmektense müzik odasında öldürmeyi tercih ettim ve provalara başladık. Aradığımız basçıyı bulmamız uzun sürmemişti, gerisi de çorap söküğü gibi geldi. Öyle hızlı gelişmişti ki her şey, bugün bile hatırlıyordum o zamanki şaşkınlığımı ve uyum sağlamakta nasıl zorlandığımı.

Bu sırada ben, ergenliğin en çalkantılı dönemlerini yaşıyordum, üstüne üstlük Onur'a karşı bir şeyler hissettiğimi fark etmiştim. Tabii ki bunu kendime itiraf etmem bile uzun zaman almıştı. Sadece garip bir histi işte, ne zaman onu görsem kalbim patlayacak gibi oluyordu. Midemde havai fişekler çakıyor, kafamda romantik ve kulağa gerçeküstü gelen bir David Bowie şarkısı çalıyordu.

O zamanlar tamamen bir gey olduğumu fark etmemiştim elbette. Hâlâ biseksüel olduğumu düşünüyordum ve açıkçası bir erkekle çıkma fikri beni paniğe sokuyordu. Sonuçta biseksüeldim, değil mi ama? Niye zor yolu seçecektim ki, kızlarla çıkardım, olur biterdi.

Değildi. Maalesef değildi. Biseksüel falan değildim, kendimi oyalıyordum sadece. Bu arada tek yaptığım, çıktığım kızlara zarar vermekti. Peri gibi güzel kızlarla, hatta melek gibi iyi kalpli kızlarla bile çıkma fırsatım olmuştu, onlardan hoşlanmayınca da serseri, seksi bulduğum birkaç kızla daha çıkmıştım ve hayır, hiçbiri beni Onur gibi alt üst etmiyordu. Alt üst olmaya meraklı değildim gerçi, minicik bir kıpırtıya razıydım. O bile yoktu.

Ne ara oldu, nasıl karar verdim hatırlamıyorum bile. Bir anda pes ediverdim. Daha fazla numara yapmayı bünyem kaldıramıyordu. Geydim işte! Gökkuşağı falan değildim, tek renktim, düpedüz geydim! İşin kötüsü, okulun en yavşak çocuğuna yanıktım. Hikayenin pek pürüzsüz gitmediğini tahmin etmişsinizdir... 

Bennie and the Jets || BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin