"Neden bu kadar durgunsunuz ya? Sıkıntıdan patladım," diye sitem etti Burak.
Ne demek istediğini anlayabiliyordum. Sabahın sekizinden beri salonda oturuyor ve hiçbir şey yapmıyorduk, hiçbir şey! Telefondan film izlemeyi bir şey yapmaktan saymadığım için de olabilirdi bu. Tunç ise kahvaltıdan sonra koltukta şekerleme yapmaya başlamıştı ve saatlerdir uyandığı yoktu. Bense dediğim gibi, bildiğim tüm aşk filmlerini izliyordum Fatih tarafından da reddedildiğimden beri.
Reddedilmek kaderim olmuştu. Onur ile başlasa da sadece Onur değildi maalesef. Gerçi, Onur beni hiçbir zaman reddetmemişti ki. Sadece ona olan hislerimi reddetmişti. Bana sadakatle bağlanmayı reddetmişti. O masal gibi aşklar sadece filmlerde oluyordu, bu acı gerçeği fark etmeme sebep olan her şeyin başlangıcı Onur'du.
Burak, benden yüz bulamayınca gidip Tunç'u dürtmeye başladı. Göz devirdim, onu uyandırıp bir şeyler yapmaya ikna edebileceğini mi sanıyordu gerçekten?
"Kalk artık ya! Kış uykusuna yatmış ayılar gibisin, kalk da insan olduğunu hatırlayalım," diye bağırdı. Bu çocuk beni çok şaşırtıyordu. Pek fazla konuşan biri olmasa da bazen çok basit şeyleri karmaşık yollardan söylüyordu. İnsan arkadaşını uyandırırken niye benzetme yapardı ki?
Bacağını havaya kaldırıp Tunç'un kıçına bir tekme basınca çocuk ancak homurdanabildi. Kaşlarını çatıp yastığını başının üstüne çekti.
"Bak uyanırsan gider hemen şimdi bilet alırız ve kaç gündür gitmeye çalıştığın sergiye birlikte gideriz," deyince Tunç hevesle yerinden zıpladı:
"Ben giderim biletleri almaya!" Burak'a ters ters baktım. Ben ona dik dik bakmaya devam ederken Tunç, ortamdaki gerilimden habersiz bir şekilde üstünü değiştirmeye gitti, gerçekten de hemen şimdi bilet alacaktı!
"Aptal mısın lan? Sırf çocuk uyansın diye böyle mi yapılır? Aldık şimdi başımıza belayı," dedim kısık bir sesle. Burak, yanıma oturup fısıltıyla konuştu:
"Dün Elis'le konuştum. Daha doğrusu ben konuşmadım, o benimle konuştu. Havadan sudan bahsediyorduk ki bana ilk galerisini kaptığından falan bahsetti. Birkaç amatör ve profesyonel ressamla ortak bir işe girmişler, hayır kurumu için mi neymiş. Elis de orada olacak." Gözlerim kocaman açıldı. Tam bağırarak konuşuyordum ki eliyle ağzımı kapayıp susturdu. Ben de fısıltıyla konuştum ama kızgındım ve sesimi pek de kontrol edemiyordum:
"Sen manyak mısın be? Ya Tunç kızı görürse?" Burak daha da öne eğilip fısıldayarak konuşmaya devam etti:
"Görsün diye yaptım zaten. Yazık değil mi ya, yıllardır en ufak bir iletişimleri bile yok! Elis'e de kızmaya başladım ben artık. Madem artık sevmiyor, istemiyor, açık açık söylesin. Tunç hâlâ boş boş umutlara kapılıyor." Koridordan gelen adım seslerini duyunca birden sustuk.
Duymadığı belliydi. Gayet neşeli bir şekilde evden çıktığını söyleyip gerçekten de çıktı. Kapının sesini duyunca rahat bir nefes aldım. Burak ise sanki sözü bitmemiş gibi bana bakmaya devam ediyordu.
"Söyle hadi," dedim. "Senin aklında bir şey var."
"Fatih midir nedir, ne oldu senin onunla işin? Güya konuşacaktınız?" Gözlerimi kıstım:
"Fatih nereden çıktı şimdi?" Boğazını temizledi:
"Hüseyin bahsetti de." Kaşlarımı çattım:
"Mesleğiyle mi ilgili? Nutuk mu çekeceksin bana? Zahmet etme, Hüseyin'i yeterince dinledim," dedim soğuk bir tavırla. Fatih midir nedir, şu an umurumda bile değildi. Zaten beni terslemişti. Şu an kızdığım hayatıma müdahale edilmesiydi. Burak ise rahat bir tavırla cevapladı:
"Yahu boş ver mesleğini, o kısmına kimse karışamaz. Ben aşkın yanındayım." Sırıtarak ekledi:
"Ama karşılıklı aşkın yanındayım. Karşılıksız aşk bir halta benzemez, anca boş hayaller kurarsın." Tek kaşımı kaldırıp muzipçe sırıttım:
"Tecrübelisin herhalde?" Güldü:
"Tecrübeliyim tabii ki. Neyse, konu sensin. Karşılık alabilirsen ben senin yanındayım tamam mı? Hüseyin'i ikna ederiz." Şüpheyle baktım ona. Fazla rahattı takındığı tavır.
"Karşılık alabileceğimi düşünmüyorsun ki," dedim yılgınlıkla. Kaşlarını kaldırdı:
"Karşılık alma ihtimalini düşük buluyorum," diye düzeltti beni. "Bence öyle biri çoktan duygusuzlaşmıştır, çok kere hayal kırıklığı yaşamamış olsa o işi yapmaz zaten, anlatabiliyor muyum?"
"Bunu şu an söylemen çok kolay! Peki ya gerçekten karşılık verirse? O zaman da beni destekler miydin," diye sordum. Çenesini kaşıdı:
****"Verirdim tabii ki. Ben aşkın olduğu yerde etik falan dinlemem, bunu biliyorsun."****
"Maalesef biliyorum," dedim ters ters bakarak. "Keşke bilmeseydim!" O sırada dış kapının açılma sesini duyduk. Tunç, jet hızıyla biletleri alıp gelmişti. Bennie and the Jets'e mi katılmalıydı ne? Bu düşüncenin üstüne gülmemek için yanaklarımı ısırdım.
Burak'ın samimiyetine inanıyordum aslında. Ben aslında kendime inanmıyordum, yeterince çekici değildim. Fatih gibi yüzlerce erkek görmüş biri beni neden beğensindi ki? Çirkin olmadığımı biliyordum, hatta yakışıklı bile sayılırdım. Bende eksik olan şey karizmaydı, muhtemelen.
Elimde telefon, düşüncelere dalmıştım ki nedense birden kendime geldim ve sahte inspicram hesabımdan saçma sapan videolar izlediğimi fark ettim. Beynimde bir şimşek çaktı sanki, aklıma garip bir fikir gelmişti.
Kim olduğumu bilmeseydi ne olurdu acaba? Tipimi görmeseydi mesela, sadece konuşsaydık? Direkt kendi hesabımdan yürümem onda bedava sikişmeye çalıştığım izlenimini uyandırmıştı; belki de bu hesaptan yazsam derdimin o olmadığını düşünürdü. Sonuçta sahte hesaplar, platonik âşıkların kullandığı bir şeydi.
Fatih'e âşık mıydım? Tabii ki de değildim! Sadece bana anlamlandıramadığım bir heyecan veriyordu. Belki de kovalamayı seviyordum, bilmiyorum. Biraz da merak vardı işin içinde. Vereceği tepkiyi merak ediyordum.
Her zamanki felsefemi izledim: Üstünde fazla düşünme. Fazla düşünürsen vazgeçersin. Hiçbir planım yoktu, eğer işler beklemediğim şekilde gelişirse ne yapacağımı bilmiyordum ama bu beni harekete geçmekten alıkoyamazdı.
Mckagan: Ben senden çok hoşlanıyorum be Fatih...
YN: Yıldızlı (****) cümle Evren Polisleri'ndeki olaylara gönderme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bennie and the Jets || BxB
Short StoryAçıkladığımda evden kovuldum. Beş parasızdım ve kazandığım okulu okuyabilmek için paraya ihtiyacım vardı. Bir yandan okurken bir yandan da çalışmak zordu. Ben de yapabileceğim en kısa yoldan para kazanmayı seçtim. Evet, tahmin ettiğiniz şeyi yaptım.