Birinin kapıdan içeri girdiğini fark etti Fatih. Başını çevirip bakacak hali kalmamıştı. Zaten gerek de yoktu çünkü içeri girenin Atakan olduğunu parfümünün kokusundan ve yürürken saçlarının çıkardığı hışırtıdan anlamıştı.
Önünde durdu ve yüzüne bakıp saçlarını okşadı çocuk. Endişeli olduğu belliydi, yeşil gözleri kızarmıştı:
"Özür dilerim," dedi yavaşça ve uzanıp Fatih'in yerde duran pantolonunu aldı. Fatih, aceleyle doğrulmaya çalıştı ama başaramadı; Atakan ise onun bu çabasını görmezden gelip pantolonunu giydirdi.
"Çok acıyor mu?" Fatih başını iki yana salladı:
"İdare ederim ya." Atakan, iki elini yana açıp kusura bakma dercesine bir hareket yaptı:
"Pansuman yapabilmek isterdim ama ilk yardım çantası almadım... Bir de muhtemelen Tunç içeride Taylan'dan dayak yiyor."
"Çabucak gidelim o zaman buradan," dedi Fatih biraz utanarak. Onun yüzünden gecenin bir saatinde buraya gelmişlerdi. Atakan'ın kuzeninin dayak yemiyor olmasını umdu.
"Özür dilerim," dedi birden Atakan'ın gözlerinin içine bakarak. Atakan'ın yanakları kızardı ve gözlerini kaçırdı. Ellerini pembeleşmiş yanaklarına koydu ve Fatih'e değil önüne bakarak konuştu:
"Özür dileme. Senden özür bekleyen mi var? Sadece kendine iyi bak. Zaten şuradan bir çıkalım, bundan sonra seni hiç rahatsız etmeyeceğim." Ellerini yanaklarından çekip Fatih'e döndü ve bu kez de yüzü bembeyaz kesildi. Şaşırmıştı çünkü Fatih'in gözlerinden koca koca damlalar dökülüyordu. Atakan'a itiraz etmek için ağzını açmıştı ki sesi kendi hıçkırıkları yüzünden kesildi.
Böyle bitsin istemediğini yeni fark ediyordu. O kadar itmesine rağmen yine kendini bu rezaletten kurtarmaya gelen kişinin Atakan olması onun için çok anlamlıydı. Belki de biraz umutlandırmıştı; devamlı kendisine mesaj atan, cıvıl cıvıl bir adet Atakan'ın hayatından çıkacağı fikri hoşuna gitmiyordu. Gitmesin, ona sarılsın ve onu teselli etsin istiyordu.
Atakan ise Fatih'e sarılmadı. Elini uzatıp gözyaşlarını sildi ve vakit olmadığını söyledi. Onu kucaklayıp omzuna aldı, sıska olsa da uzun boylu olduğu için biraz ağırdı. Kapıyı açıp odadan çıktı ve omzunda Fatih, Onur'un da manyak ağabeyinin de verebileceği tepkiyi düşünmeden salona gitti.
Karşılaştığı manzaraya önce şaşkınlıkla baktı, bu kadarını beklememişti. Daha sonra histerik bir kahkaha attı, Fatih de başını çevirip baktı.
Burak, Onur'a koala gibi yapışıp hareket etmesini engellemişti. Taylan'ın kaslı, geniş omuzlu, güçlü vücudu ise Tunç'a vız gelmişti, hem zaten aralarında nereden baksanız 15 santim boy farkı vardı. Sıska çocuk Taylan'ı düpedüz paket yapmıştı ve suratının üstüne oturmuş, Atakan'a sırıtıyordu.
"İbne ya, hoşuna gidiyordur şimdi bunun," dedi gerzekçe gülerken. Atakan gözlerini devirdi, şu çocuğa ibne kelimesini kullanmaması gerektiğini bir türlü öğretememişti.
"Ne oldu burada," diye bağırdı Atakan Burak'a dönüp.
"Görmüyor musun," diye terslendi Burak, "Arkadaşları biraz sevdik, anladın sen onu." Atakan kaşlarını çattı, bayağı sevmişler gibi duruyordu.
"Bu sikik nasıl Taylan'ı halletmeyi başardı," diye sordu Tunç'u işaret ederek.
"Aşk acısından kendimi spora verdim," diye yanıtladı Tunç bağırarak. Burak araya girdi:
"Sohbetinizi bölmek istemiyorum ama artık şuradan çıksak? Zorlandığımdan değil ama kolum yoruldu." Atakan, ilk defa dönüp Onur'a bakmayı akıl etti ve çocuğun durumdan zerre rahatsız olmadığını fark edince ağzı beş karış açık kaldı. Kendisine yapışmış olan Burak'ı görmezden gelerek Tunç'a seslendi:
"Taylan'ın telefonundan aldığın videoları bana gönder."
![](https://img.wattpad.com/cover/154354876-288-k573991.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bennie and the Jets || BxB
Short StoryAçıkladığımda evden kovuldum. Beş parasızdım ve kazandığım okulu okuyabilmek için paraya ihtiyacım vardı. Bir yandan okurken bir yandan da çalışmak zordu. Ben de yapabileceğim en kısa yoldan para kazanmayı seçtim. Evet, tahmin ettiğiniz şeyi yaptım.