Mansionair - Easier
Klibe hayran kaldım, buraya bırakmak istedim. Tanıtımı okuduktan sonra bir izleyin derim :D
Kurgumuzu en iyi anlatan klip bu olurdu bence ♥
【 Başladığınız tarihi buraya bırakmayı unutmayın】
Issız bir sokakta, kovboyların silahlarını çekmeden önce birbirlerine dikkatle bakıp hamlesini tahmin etme süreci misali birbirine bakındı bir çift kahverengi göz ayrıca bir kahve ve bir mavi göz.
Terminalde bir ses yankılandı. "Birbirinizi nasıl görüyorsunuz çocuklar?"
Komut belliydi. Birbirlerini resmedeceklerdi. İki efsane anonim grafiti sanatçısı, birbirini boyayla birleştireceklerdi..
Kadının gözleri, her bir ayrıntısını ezberlemek için adamı süzdü. Tıpkı onun da kızı incelemesi gibi. Yüzlerindeki en ufak ayrıntıyı bile fark etmek için gözlerini kırpmadan birbirlerine bakıyorlardı.
Etraftan büyük bir coşkulu nida duyuldu. Kimisi "Van Kızı..!" diye ayyuka çıkarırken, kimisi "Lex..!" diye bağırıyordu.
"Resmet.." dedi kadın, Lex'e doğru.. "Tutkularınla.."
Maskesinin altından gülümsedi tehlikeli biçimde. "Resmet beni.." diye mırıldandı adam, kadın gibi. "İhtiraslarınla.."
Bir an kadının zihninin derinlerinden bir soru yükseldi. Sanatta ihtiras olur mu? Kadın zanaatına karşı tutku duyuyordu. Çok güçlü olan bir istek, açlık.
Lakin ihtiras öyle değildi. Geçici bir heves değildi kadındaki. Sevdiği zaman iliklerine kadar sever, benimserdi.
Spreyden çıkan boyanın duvarla buluşması ihtiras olurdu belki. Fakat boyanın, duvarla buluşmasına olan istek yalnızca tutku olabilirdi. Tıpkı böyleydi.
Yüzeysel bir aşktı, istekti ihtiras. Geçiciydi.
Adamın tercihi ayan beyan ortadaydı. İliklerine kadar sevmez, istemezdi bir şeyi. Zanaatı dışında hiçbir şeyde tutkulu değildi.
Şapkanın alnını kapatmasına rağmen, kaşlarını çattı kadın. Ne demek istiyordu?
Adam, yüzünde belli olmayan gülümsemesiyle kadına bakınmaya devam ederken, terminalde bir ses daha yankılandı. "Beş dakikanız var.."
Bir anda trenin hareket etmesiyle ellerini havaya kaldırarak dengesini sağlamaya çalıştı Van Kızı.
O ise dimdik ayakta duruyordu. 'Ne tuhaf bir adam...' diye geçirdi içinden kadın.
Tren hız kazandığında ansızın bir adım geriye attı ve boşluğa bıraktı kendini Lex. Belinde bağlı olan halatlara güvenerek tıpkı onun gibi kadın da kendini boşluğa bıraktı.
Önden taktığı sırt çantasından eline aldığı boyalarla trenin metal yüzeyine adamın yüzünün yarısını resmetmeye başladı. Aynı şekilde yaklaşık bir metre belki iki metre ötesinde adam da kadının yüz hatlarının yarısını çiziyordu.
Yavaş yavaş birbirlerine yaklaşıyordu. Gözlerini boyarken kız, adamın kahve harelerini renklerle birleştirdi. Adam ise kızın kahve değil de, mavi haresini resmetmişti. Van kızıydı o..
Gözlerinin hemen bitiminde ikisi de siyah maskeleri boyamaya başlamışlardı. Bellerinde bağlı olan halatları gevşetip biraz daha alçaldılar ve çene kısmına kadar olan siyah renkteki maskelerine ahenkle boyayı yaydılar.
İki resmin birleşimindelerdi şimdi. Omuzları, trenin hızı sebebiyle sarsılarak birbirlerine çarpıyordu.
Burnundan sert bir soluk vererek adam uzun ve yapılı kolunu uzatıp kadının belini kavradı ve kendisine yapıştırdı.
Birkaç saniye kendine gelmek için çaba harcadı Van Kızı.. Bedenlerinin birbirine değmesi, kanının fokurdamasına sebep olmuştu. "Bir dakikadan az kaldı. Donup kalacak zaman değil.." diye homurdandı adam.
Kız duyularını geri kazanıp boyanın, trenin metal yüzeyinde ihtirasla sevişmesine izin verdi.
Nihayet çok az bir kısım kalmıştı ve tren yeniden terminaldeki durağa varmak üzereydi. Bir karışlık alanı boyarken bu sefer elleri birbirine temas etmişti.
Ardından elektrik çarpmışçasına ellerini geri çekip ikisi de sık sık solumaya başladı. Van kızının belinde olan adamın eli gidince, kadının içi titredi bir an.
Verdikleri anormal tepkiden sonra birbirlerinin gözlerine bakacak kadar cüretkar olamamışlardı.
Boya işi bitmiş, tren durmuştu. Fakat onlar hala trenin yan kısmında bellerindeki halatlarla sallanmaya devam ediyorlardı, hareketsizlerdi.
Terminaldeki kalabalık sus pus olmuşlar, çıt çıkmıyordu. Bir yanlışlık olduğunu düşünerek ikisi de bellerindeki kemerleri çözerek zemine atladılar ve trenin artık boyanmış olan zeminine baktılar.
İç içe geçmiş çizgiler.. Zihnin oyunlarının kol gezdiği bir resim. Metalin üstündeki tırtıkların şekil kattığı, kusurlu bir sahne. Tüm kusurların içerisinde kusursuz bir sanat.
Herkesin gözüne yansıyan, Van Kızı'nın gözleriydi. Adamın gerçek kahve hareleri, kızın mavi gözüyle birlikte lens olan kahve hareleri gibi durmuştu.
Tüm bunlara tezat adamın alnına dökülen kahve hafif kıvırcık saçları ve kızın mavi gözlerinin bitiminde sarı saçları farkı ortaya koyuyordu. Uzaktan saç tutamları gibi gözükse de, aslında her saç telinde bir cümle, bir kelime saklıydı..
Yüz hatları öylesine uyumluydu ki, terminaldeki kalabalık küçük dilini yutmuştu. Herkes ikisinin birbiri için yaratıldığından başka bir şey düşünmüyordu..
|⧒ ⧓ ⧑|
İlk bölüm bir hafta sonra gelecek ~Yepyeni, bomba gibi bir kurgu ile geldim.
Kütüphanenize eklemeyi unutmayın.
Ben yazarken heyecandan ölüyorum.
O derece güzel başladı zannımca.Umarım okuyucumuz bol olur.
Keyif alırsınız ^^Bölüm atmadan kesitleri instagram hesabımdan paylaşıyorum. Takibe almayı unutmayın ⚟
Instagram: illegalbiryazan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEON GECELER
Teen FictionBiz iki dengesiz; Adalet terazisinde denge arıyorduk. ㅡㅡㅡ Genç kız Rusya'dan kaçıp Türkiye'ye geldiğinde her şeye sünger çekmek zorunda kalmıştır. Gerçek adı dahil. Lena, dünyaca ünlü bir grafiti sanatçısıdır ve lakabı Van Kızı'dır. Kendisi grafit...