TWO

9.4K 863 3K
                                    

Harry yüzünde hissettiği ıslaklıkla korkarak sıçradı. Oturduğu koltukta içi geçmişti ve birlikte yaşamak zorunda kaldığı gorilimsi varlık Nathan, onu başından aşağı bir bardak su dökerek kaldırıyordu.

"Rahat bırak beni!" dedi öfkeyle uyanırken. Nathan gülerek kendi odasına doğru yürüdü. Harry'i rahatsız etmek gibi bir hobisi vardı, ve bu hobi muhtemelen ikisinden birinin cesedinin çöpte bulunmasıyla sona erecekti.

Sinirle söylene söylene su dökülmüş olan telefonunu üzerindeki tişörte sildi. Ekranı açınca, bir cevapsız çağrısı olduğunu fark etti.

Louis Tomlinson tarafından.

Bir aydır bu aramayı bekliyordu. Birlikte aşırı lüks kafede sohbet etmelerinin ardından sözleşme imzalanmıştı. Louis bir yayınevine sahipti. Harry'den istediği şey, o yayınevi ile anlaşmasıydı. Böylece kitap yazım sürecinde Harry'e düzenli bir ödenek verilecekti. Çok büyük bir miktar değildi. Sadece kitap yazma ihtiyaçlarını karşılaması içindi.

Fakat imza atmanın üstünden bir ay geçmesine rağmen bir türlü Louis Harry'i aramamıştı. Harry onun vazgeçtiğini düşündü ama Louis her gün ona ufak bir hediye sepeti gönderiyordu. Bir tane papatya, biraz çilek ve biraz da yabanmersini içeren minik sepetler.

Nathan ve Noemi sürekli Harry'e neler olduğunu soruyordu, Harry de sadece eski bir arkadaşının hediye gönderdiğini söylüyordu. İş bulduğunu söylerse, parasını paylaşmak zorunda kalırdı. Bunun biraz bencilce ve adice olduğunu biliyordu ama kendisine birkaç parça kıyafet alana kadar ev kirası veya fatura ödeyerek, eline geçecek olan üç beş kuruşu harcamak istemiyordu.

Heyecanla Louis'yi aradı ve düzenli gelen bip sesinin kesilmesini heyecanla bekledi. Biraz sonra telefon açıldı ve karşıdan "İyi günler, sevgili Harry." diye ses geldi. Harry ayağa kalkıp ufak adımlar atmaya başladı. "İyi günler, beni aramışsın fakat biraz meşguldüm, görmemişim affet lütfen."

"Evet. Rahatsız ettiysem kusuruma bakma. Sadece, eğer müsaitsen ve senin için de uygunsa bugün çalışmaya başlayabiliriz diyecektim." dedi Louis. Aşırı kibar bir ses tonu ve çok sevimli bir İngiliz aksanı vardı. Filmlerdeki zengin mafyalar gibi kaba değildi, fazla asil konuşuyordu.

"Tabi ki müsaitim!" dedi Harry hızla. Sonra öksürerek boğazını temizledi. "Yani, bugün benim için uygundur."

Louis "O zaman seni alması için birini göndereceğim, en fazla 10 dakika sonra kapında olur." dedi veda etmeden hemen önce. "Görüşmek üzere."

Harry telefonu kapatır kapatmaz koltuğa fırlattı ve engelli koşu parkurundaymış gibi mobilyaların üzerinden atlayarak odasına koştu. Uzun zamandır bunu bekliyordu. En son, cebindeki son parayla bu gün için kendisine bir gömlek almıştı. Ütülü bir halde dolabında bekliyordu.

Pijaması ve tişörtünü çıkartıp dolaba tıktı ve sürekli giydiği siyah dar pantolonunu eline aldı. Ağ yerinde hafif bir sökük oluştuğunu fark edince "Noemi!" diye bağırdı. "Acilen pantolonumu dikmen gerekiyor!"

Beyaz, viskoz kumaştan yapılma, 19. yüzyıl kıyafetlerini andıran altın sarısı süsleri olan gömleği dolaptan alıp kollarından geçirdi. En alttan başlayarak düğmelerini ilikliyordu ki, Noemi elinde siyah bir iplik ve iğne ile odaya girdi.

"Yetiştim!" dedi gülerek. Yatağa fırlatılmış siyah pantolonu alıp tersini çevirdi. "Gömleğin ne kadar güzelmiş, Harold. Yoksa randevuya mı çıkıyorsun?"

Harry üstten iki düğmesini açık bıraktıktan sonra aynanın karşısına geçti ve topuz yaptığı saçını tokadan kurtardı. "Hayır, bir iş görüşmesine gidiyorum. Bu arada güneş gözlüğünü ödünç alabilir miyim? Ve gümüş zincir kolyeni?"

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin