PERMANENT MIDNIGHT

FORTY-FIVE

Hükumetin yeni operasyonu "Uyuşturucuya Karşı Savaş" başlayalı bir hafta kadar olmuştu ve Harry'nin Louis'den öğrendiğine göre Amerika Birleşik Devletleri sınırlarındaki büyük kartel sahiplerinden birkaçı yakalanıyordu.

Lance alelacele tatilini sonlandırıp Miami'ye dönmüştü. Louis ile birlikte birkaç gün sonra yapılması gereken transferi ertelemiş, polislere daha çok rüşvet yedirmeye başlamış, FBI ile sık sık iletişime geçmeye çalışmışlardı. Louis'nin elinde bir sürü tehlikeli belge vardı, devlet başkanı da federaller de bunu gayet iyi biliyordu. Dolayısıyla devlet yönetimindeki kimse Louis'nin peşine düşüp suyu bulandırmak istemezdi.

Yine de tedbirler son derece sıkıydı.

Ticari cephedeki durumlar böyle karmaşıkken, Harry sonunda biyografi kitabını yayımlamıştı. Son zamanlarda gündemde olan muhtemel uyuşturucu tacirlerinden birinin biyografisinin yazılması ilgi çekiyordu, yazan kişinin onun sevgilisi olması daha da ilgi çekiyordu. Şimdi yerel kanalda, akşam programının konuk koltuğunda oturmasının sebebi buydu işte. Kitabıyla ilgili ilk ve tek röportajını verecekti.

Jenerik müziği bitip de canlı yayın tekrar başladığında Harry gergin bir şekilde nefes aldı. Bir yazar olursa röportajlar vermek için televizyona çıkacağını biliyordu ve bunu hep hayal ediyordu ama gerçekten televizyonda olmak çok tuhaf bir histi.

Sunucu kadın seyirciye kısaca Harry'den ve onun biyografi kitabından bahsederken Harry gözlerini sahne arkasına çevirdi. Louis sahnenin gerisinde, ayakta duruyordu ve oğlunu kucağına almıştı. Harry'nin kendisine baktığını görünce Andy'nin elini tuttu, ona el sallamasını sağladı, yüzünde büyük bir gülümsemeyle göz kırptı.

"Evet, Harry, yeniden hoş geldin. Seni aramızda görmek harika." dedi programın sunucusu Challen Gianna. Ellili yaşlarda, gri kısa saçlı ve zayıf bir kadındı. Sabahları yaptığı programda sanatçıları ağırlamasıyla ve kısa ama güzel röportajlarıyla meşhurdu.

Harry kısa bir "Teşekkürler." ile cevap verdi. Ünlü sunucu pür dikkat ona bakıyordu, içerideki yüzden fazla seyirci onu izliyordu ve tüm kameralar ona dönmüş durumdaydı. Uzun cümleler kurmak imkansızmış gibi hissediyordu, bir an önce eve dönmek istiyordu.

"Heyecanlı mısın?"

"Evet, biraz."

"Rahat ol, genelde insaflı sorular soruyorum." Challen genelde kelimesini alayla vurgulayıp seyirciye göz kırpınca Harry gülümsedi. "Nedense içimden bir ses kaçmam gerektiğini söylüyor..."

"Şşt, içindeki sesi dinleme. Seni konuk edebilmek için epey uğraştık." Kadın gülerek elindeki kartları bir araya topladı. "İlk kitabını yayımladın ve bu senin ilk röportajın. Önce kendini tanıtmak ister misin?"

"Elbette. Umm... Adım Harry, ki zaten bunu hepiniz biliyorsunuz." Heyecanla dünyanın en aptalca cümlesini kurmuş olsa da seyirci bunu bir şaka gibi algılayıp güldü, böylece Harry konuşmaya devam edebilmek için cesaretlendi. "Edebiyat bölümü mezunuyum, yıllardır roman türünde kitaplar yazarım ama yayımlanan ilk kitabım biyografi türündeki ilk denemem oldu. Burada, Miami'de erkek arkadaşımla birlikte yaşıyorum ve bu sıralar kendi yayınevimde çalışıyorum."

"Erkek arkadaşından bahsedelim... Louis Tomlinson. Onun biyografisini yazmaya nasıl karar verdin? Yazmaya başladığında da birlikte miydiniz?"

"Hayır, hayır. Onu tanımıyordum bile. Bir maçta ikimiz de seyirciler arasındaydık. Maçtan sonra Louis'nin orada olduğuna dair bir duyuru oldu ve onu büyük ekrana verdiler. Yanımda oturan arkadaşım bana biraz ondan bahsetti, bu sırada ben de biyografi türünde kitap yazmayı denemeyi düşünüyordum. Louis'nin avukatıyla iletişime geçtim ve kitap konusundaki teklifimi sundum."