FORTY-TWO

11K 716 3.6K
                                    

Andy, tatlı hareketleri ve şirin konuşmalarıyla günün yirmi dört saati çok sevimliydi. Büyük kahverengi gözleri, dolgun yanakları ve minicik burnuyla onu görenin bir daha bakası gelirdi. Yine de en sevimli göründüğü an, Harry'nin koluna sarılıp uyuduğu andı.

Gece yoğun ısrarları sonucunda Louis ve Harry onu aralarına almışlardı. Andy ikisinin tam ortasında kollarını ve bacaklarını iki yana açarak uykuya dalmıştı ama gece yine kötü rüya görmüş olsa gerek, iyice Harry'ye sokulmuştu.

Harry onu uyandırmaya gerçekten kıyamıyordu. Boştaki dirseğinin üstünde doğrulup ona doğru eğilmiş nefes alırken hareket eden minik göbeğini izliyordu. Onu böyle huzurlu şekilde uyurken görmeyi çok sevmişti, bu yüzden diğer kolunun onun ufak elleri tarafından sıkılıyor olmasından rahatsız bile değildi.

Louis ıslık çalarak banyodan çıktığında Harry gözlerinin kamaştığını hissetti. Islak saçlarından damlayan sular gövdesinden aşağı usul usul süzülürken pürüzsüz teni pencereden gelen güneş ışığıyla parlıyordu.

"Bu kadar iştahlı bakma." dedi Louis gülerek. Dolabın kapılarını açtı, giyeceği kıyafetleri seçmeye çalıştı.

"Bakarım, sana ne?" Harry gözlerini yakıcı güneşinden çekmeyi başarıp yeniden uyuyan meleğe döndü. "Çabuk giyin de kahvaltı yapalım çok acıktım."

Uyanıp duşa girmiş, sonra tekrar Andy'nin yanına kıvrılmıştı. Ondan sonra Louis'nin uyanması ve banyoya gitmesi de hesaba katılırsa bir saati aşkın süredir uyanıktı, midesi şimdiden isyan bayrağını çekmişti.

"Tamam bebeğim, baş üstüne." Louis kıyafetlerini kucaklayıp banyoya yürüdü. "Sen Andy'yi uyandır, ikiniz inin ben gelirim."

"Anlaştık." O gözden kaybolunca Harry eğildi, minik çocuğun alnını öptü. Kolunu ondan kurtarmayı başarıp yavaş yavaş saçlarını okşamaya başladı. "Andy, uyan bebeğim, bak güneş gelmiş!"

Sabah oldu, akşam oldu gibi kelimeler küçük çocuğun lügatında yoktu. Güneş geldi ve güneş gitti demeyi tercih ediyordu.

Harry onun önce yanaklarını öptü, sonra alnını, çenesini, burnunu... Saçlarını okşayıp göbeğiyle oynayarak sonunda çocuğun kıkırdamasına sebep oldu. "Hadi bisküvi, uyandın işte! Aç bakayım gözlerini."

Andy omuz silkti, iki eliyle gözlerini kapattı. Nazlanmaya da başladığına göre tamamen uyanmıştı. Harry sırıttı, onu kollarından tutup yüzüstü yatırdı ve poposunu ısırarak çığlık atmasına sebep oldu. "Günaydın küçük canavar."

"Güyandın!" Andy başını gömüldüğü yastıktan kaldırdığında gülüyordu. Harry onu kucaklayıp ayağa kalktı. "Sana da güyandın, şapşal şey."

Çocuğu havaya atıp tuttu, neşeli kahkahasını dinledi. "Kahvaltıya gideceğiz ama önce yüzünü yıkayalım."

Louis banyoda giyiniyor olduğu için Harry Andy'i alıp alt kata indirdi. Çalışma odasında bir banyo vardı. Bu eve gelip de kaldığı ilk oda. Noemi ve Nathan yüzünden ağladığında Louis onu güzelce sakinleştirmiş, evine getirmişti. Güzel zamanlardı.

Noemi ile Nathan'ı düşününce ürperdiğini hissetti. Noemi nasıldı acaba, Nathan yürüyebiliyor muydu?

Andy elini onun yüzünün tam ortasına koyup "Bö!" diye bağırınca Harry aklındaki kişileri anında unuttu. "Bakıyorum da bu sabah çok neşeliyiz..."

"Biiip!" Çocuk ufak işaret parmağını onun gamzesine bastırarak güldüğünde o da güldü. "Küçük Louis."

Çalışma odasındaki banyoya girdiklerinde Harry Andy'yi tutup lavaboya yaklaştırdı. Küçük Louis etrafa sular saça saça yüzünü yıkadı, kollarını ıslattı. Bir ara başını musluğun altına sokmaya çalıştı ama Harry onu durdurdu. Suyu kapattı, havluyla yüzünü kuruladı. "Yeterince eğlendin, artık gidebiliriz."

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin