"İyi akşamlar, Bay Styles." dedi iki garsondan uzun boylu olanı. "Bay Tomlinson bunları sizin için gönderdi, o da birazdan size katılacakmış."
Harry dudaklarını ısırarak masaya konan büyük, çoğunluğu çileklerle dolu meyve tabağına, Moet & Chandon Imperial marka şampanya şişesine ve kadehlere baktı. "Doldurmayın, kalsın. Teşekkürler." diyerek iki garsonu da yanından gönderdi. Güzel bir geceydi. Louis onu yine Salvation'a getirmişti. Sohbet edip eğleniyorlardı fakat konuşmaları aşırı zengin görünümlü bir adamın "Louis seni biriyle tanıştıracağım, acele et!" demesiyle bölünmüştü.
Gözleriyle aşağıda dans eden insanları takip etmeyi bırakıp tabaktan bir çilek aldı. Tamam, çilekleri gerçekten çok seviyordu ve Louis bunu çok iyi biliyordu. Başlarda gönderdiği çilek sepetleri, son bir haftadır devam ediyordu. Harry bundan ne kadar memnun olduğunu zaten sürekli belirtiyordu. Üstelik Louis'yi de çilek yemeye fena alıştırmıştı.
Bir süre sessizce orada oturup çilek yedi. Müzik hep aşırı tempoluydu, ışıklar parıl parıldı ve şu ortada dans eden kız her kimse, hiç yorulmuyordu. Muhtemelen de geceyi yanındaki oğlanla geçirecekti çünkü oğlanın yaptığı tek şey kıza arka arkaya içki bardağı vermekti.
Umursamazca başını önüne çevirdi. Kendisinin de zorla Louis'ye bir şeyler içip ne yaptığı malumdu, oturup da milleti eleştirecek değildi. Bir an Lance'in sahnenin ortasında pantolonunu indirdiğini düşünüp kıkırdadı. Gerçekten çok tuhaf bir adamdı.
O çileklerini yemeye devam ederken, Louis gri ekoseli pantolonu ve siyah kısa kollu gömleğiyle etrafına ışık saçarak masaya döndü. Saçları biraz uzamıştı, yana yatırıyordu. Mavi gözleri her zaman her yerde parlamaya devam ediyordu. Sakal ona çok yakışıyordu ve burnu da dünyadaki en şirin şey olabilirdi.
Tamam Harry, gözlem yapmayı kesebilirsin.
"Kusura bakma, biraz uzun sürdü." dedi Louis onun yanına otururken. Harry gülümseyerek önemli olmadığını belirtti. Kadehlere şişedeki pembe şampanyayı doldurup birini Louis'ye uzattı. "Gitmene değer biriyle tanıştın mı bari?"
"Aslında evet. Novus Leisure şirketi, Tiger Tiger kulüplerinin hisselerini satmaya karar vermiş. CEO, bize verilmesi taraftarıymış. Bu yüzden avukatlar benimle tanışıp teklif getirmek istemiş."
"Böyle bir toplantıyı burada mı yaptınız cidden? Aniden, gecenin bu saatinde, bu gürültüde?"
Louis omuz silkti. "Gece hayatı böyle. Ayrıca burada ses yalıtımlı bir ofisim var."
Harry hayretle şampanyasını içti. Bu olayı kitabına yazacaktı. Kesinlikle. Sadece "Vay be." dedi bu konuyla ilgili olarak. "Şey, çilek yesene. Bitireceğim bak."
Müzik yüzünden birbirlerini zor duydukları için, bundan sonra ikisi de konuşmadı. Louis gayet doğal bir biçimde kolunu onun omzuna attı. Hem şampanya içip hem çilek yiyerek birbirlerine komik biçimde dans eden insanları işaret ettiler. Bu, aralarında bir oyun gibiydi.
İkisinin de henüz ilk kadehleri bitmek üzereyken, Louis cebinde bir titreşim hissederek telefonunu eline aldı. Harry'nin kendisine ilgiyle baktığını görünce yüksek sesle "Evden arıyorlar." dedi ve bluetooth kulaklık kullanarak çağrıyı cevapladı.
Harry arkasına yaslanıp başını onun koluna bıraktı. Bu locaya, kenarda onlar için hazır bekleyen iki garsona, tam tepelerindeki kırmızı ışığa, her gelişinde içtiği pahalı içkilere ne kadar alıştığına kendisi bile şaşırıyordu.
Louis ile tanışmadan önce, şehrin en düşük gelirli insanlarından biriydi. Her hafta farklı bir işe giriyordu, aldığı haftalıklar anca yol parasına yeterli geliyordu. Noemi ve Nathan ile birlikte her sabah mısır gevreği, her akşam makarna yiyor, sosyallikten çok uzak bir hayatta hapis gibi yaşıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERMANENT MIDNIGHT
FanfictionKanun adamlarına göre o, asla yakalayamadıkları bir hayaletti. CIA için o, "işleri çözen adam"dı. Dışarıdan bakarsanız, sadece gece kulüpleri olan bir milyarderdi. O, on beş milyar dolarlık bir kokaini ülkeye sokarak efsanesini yazmaya başlayan, s...