"Yeniden merhaba, ne yiyeceğinize karar verdiniz mi?"
Garson masaya ikinci kez geldiğinde Harry'nin gözleri menü ve yanında oturan Neomi arasında gidip geldi. "Ben şimdilik sadece çorba almak istiyorum." dedi deri kaplamalı menüyü garsona uzatırken. Dakikalardır yemeklere değil de fiyatlara bakıyordu.
Noemi iş yerinden prim kazanmış, erkek kardesi Nathan ve en yakın arkadaşı Harry'i şık bir restorana getirmişti. Harry hesabı onun ödeyeceğini biliyordu ve hala eve hiçbir katkıda bulunmadığı için, bir de onun parasını yemek istemiyordu. O yüzden menüdeki en ucuz şeyi seçmişti.
"Harry, çorbanın yeterli olacağından emin misin?" diye sordu Noemi elini onun omzuna koyarak. Nathan arkasına yaslandı. "Onun gibi bir sikik için çok bile."
Harry gözlerini ona çevirdi. "Beni ne zaman rahat bırakacaksın?" dedi yüksek sesle. Nathan gülümsedi. "Evimden defolup gittiğin zaman."
Noemi başını ellerinin arasına aldı. İkisinin kavgalarından nefret ediyordu. O Harry'i seviyordu ve zor zamanında ona yardımcı olmaktan memnundu fakat Nathan Noemi'ye sürekli Harry'nin parasını yemek için onunla arkadaşlık kurduğunu söylüyordu.
"Biliyor musun, yeter." dedi Harry ayağa kalkarken. "Geldiğimizden beri konuşuyorsun. Seni ve senin hakaretlerini dinlemek zorunda değilim. Ben eve gidiyorum."
Noemi ayağa kalkacaktı ki Harry onu durdurdu. "Lütfen. Aramızda kalmanı istemiyorum. Siz yemeye devam edin." dedi ve arkasını dönüp çıkışa yöneldi.
Yine de döneceği evin kendi evi olmadığı gerçeği, canını sıkıyordu. Önceki gece kitap için aldığı ödeneğin ufak bir kısmı hesabına yatmıştı. Ama hala ikinci bir işe ihtiyacı vardı. Aldığı bu parayla tek başına eve çıkamazdı.
Düşünceli bir şekilde yürürken etrafına bakınma ihtiyacı duydu. Tam cam kenarındaki masaya baktığı anda masada oturan adam da başını kaldırdı ve ikisi göz göze geldi.
Louis ona nazikçe el salladı ve yanına çağırdı. Harry önce arkasına dönüp hala kendisini izleyen Nathan ve Noemi'ye döndü, sonra tekrar Louis'ye baktı. Adımlarını ileride tek başına oturan ihtişamlı adama doğru çevirdi.
Siyah kot pantolonu ve siyah tişörtüyle etraftaki herkesten daha görkemliydi. Dimdik oturuyordu. Sol kolunda gri bir saat vardı. Sağ eli ise şarap bardağını tutuyordu.
Harry o masaya ulaştığında heyecanla elini uzattı. Louis hafifçe onun elini sıktı. "İyi akşamlar. Seninle karşılaşmak ne kadar güzel." dedi. Sonra karşısındaki sandalyeyi işaret etti. "Otursana."
"Rahatsızlık vermek istemem." dedi Harry. Ama Louis gülümsedi. "Gördüğün gibi tek başıma yemek yiyorum. Bana eşlik etmenden hiç rahatsız olmayacağım, emin olabilirsin."
Harry hevesini belli etmemeye çalışarak sandalyeye yerleşti. "Peki, çok ısrar ettin, oturuyorum." dedi gülerek. Louis de onunla birlikte güldü. "Ne istersin, ne ikram edeyim sana?"
"Teşekkürler, aç değilim." diye cevap verdi Harry. Louis başını biraz yana yatırdı ve birkaç saniye sessice ona baktı. "Beni yanlış anlamanı istemem ama seni arkadaşlarınla otururken gördüm. Hiçbir şey yemedin, hatta bir ara bağırdığını duydum."
Harry istemsizce omuzlarını düşürdü. Onun buna şahit olmasını istemezdi, fazlasıyla utanıyordu. Louis bunu hissetmiş gibi "Üzülme lütfen." dedi. Elini havaya kaldırıp oraya bir garson çağırdı, sonra hemen dikkatini Harry'e yönlendirdi. "Anlatmak istersen, seni dinleyebilirim."
"Çok önemli bir şey değil." dedi Harry. Ona fakirlik derecesini anlatmak istemediği için kısaca özet geçmeliydi. "Oradaki sarışın kız benim ev arkadaşım. Yanındaki de onun erkek kardeşi ve benim onlarla yaşamamdan pek hoşnut değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERMANENT MIDNIGHT
FanfictionKanun adamlarına göre o, asla yakalayamadıkları bir hayaletti. CIA için o, "işleri çözen adam"dı. Dışarıdan bakarsanız, sadece gece kulüpleri olan bir milyarderdi. O, on beş milyar dolarlık bir kokaini ülkeye sokarak efsanesini yazmaya başlayan, s...