TWENTY-SEVEN

11.4K 775 1.5K
                                    

Harry gözlerini yavaş yavaş araladığında tüm bedeni yorgunluktan ağrıyordu. Duvardaki saate baktı fakat saat ikide durmuştu. Zaman kavramını kaybetse de beline sıkıca sarılmış olan güçlü kolları ve omzuna değen burnu hissedebildiği için bulunduğu mekanın sevgilisinin yatağı olduğunu biliyordu. Bunu tam resmileştirip birbirlerine 'sevgilim' dememiş olsalar bile Harry durumu bu haliyle kabullenmişti.

Çok geç kalkmadığını Louis'nin henüz uyanmamasından anlayabiliyordu. Henüz erkendi. Önceki gece ne kadar yorulmuş olduğu ortadaydı. Alarmı çalmamış, kimse onu kaldırmaya gelmemişti. Kendi kendine neden uyandığını sorguluyordu ki, belli belirsiz bir ağlama sesi duydu.

Kendine sarılan kolların arasından sıyrılıp yataktan çıktı. Yerdeki kıyafetlerin içinden şortunu buldu ve aceleyle giydi. Hala derin bir uykuda olan Louis'yi yatakta bırakarak koridora çıktı. Sesi takip ederek ulaştığı yer, tahmin ettiği gibi, Andy'nin odasıydı.

Küçük çocuk yatağında cenin pozisyonunda yatıyor, sessiz olmaya çalışarak iç çekiyordu. Saçları yüzünü tamamen kapatmıştı. Harry çok büyük bir hızla onun yatağına ulaştı. Eğilip çocuğu sırtından ve bacaklarından tuttu, olduğu gibi kucağına aldı. "Canım, güzelim benim, neden ağlıyorsun?"

Andy yine konuşmadı, ama sonunda kendisiyle ilgilenen birini bulup daha şiddetle ağlamaya başladı. Harry onu dikey pozisyona getirip sıkıca sarıldı. Onun başını kendi omzuna yerleştirdi, bir eliyle yavaş yavaş saçlarını okşayarak titreyen minik bedeni sakinleştirmeye çalıştı. "Kabus gördün, değil mi?"

Ufak bir baş sallamasıyla onay alınca onun da morali bozuldu. Bu yaşta bir çocuğun kabuslar görerek uyanmasına, sessizce ağlamasına sebep olan her şeyden nefret ediyordu. Dikkatlice onun yüzünü kendi yüzünün hizasına getirdi. Gözleri ve burnu ağlamaktan kıpkırmızıydı. Ayrıca gözlerinin şişmiş olmasına bakılırsa belki de çok uzun zamandır uyanıktı ve ağlıyordu.

"Babana söyleyelim, bir bebek telsizi alsın. Şimdiye kadar almaması hata zaten." dedi. Çocuğu kucağında zıplatıp biraz daha yukarı kaldırdı. "Aşkım, birlikte banyo yapalım mı? Kötü kabuslarını da temizleriz belki, ne dersin?"

Niyeti onu sıcak suyla rahatlatmaktı. Sonra da yemeğini yedirip uyutacaktı. Çocuğun uykusuz kaldığından emindi.

Andy cevap vermek yerine kollarını sıkıca Harry'nin boynuna sarıp başını boynuna gömmeyi tercih etti. Harry onu tek koluyla sarmaya devam ederken bir yandan da dolabını açtı ve onun için banyodan çıkarınca giydireceği kıyafetler ayarladı.

Andy'nin odasında kendisine ait bir çocuk banyosu yoktu. Misafir odasındaki yerine, Louis'nin yatak odasındakini kullanmaya karar vererek kucağındaki çocukla beraber az önce ayrılmış olduğu odaya geri döndü. 

Louis yüz üstü halde tamamen yatağa yayılmıştı. Yorgan, kalçasının sadece yarısını örtüyordu. Sırtı tamamen açıktaydı, yatış şeklinden dolayı sırt kasları uykusunda bile kendisini belli ediyordu. Harry kendine onu izlemekten daha acil bir işi olduğunu hatırlatarak banyoya ilerledi. Kapıyı sessice kapattı.

Andy'i yere bırakmayı denedi fakat çocuğun ona çok sıkı tutunuyor olması sebebiyle bunu başaramadı. Bu yüzden yine tek kolunu kullanmayı sürdürüp suyu ayarlamaya çalıştı.

Küvet dolarken Harry banyo dolaplarını kurcalayıp göz yakmayan bebek şampuanını ve Andy'e ait minik bornozu buldu. Louis de onu bu banyoda yıkıyor olmalıydı, çocuğun eşyaları buradaydı. Renkli banyo topları bile vardı, ama Andy'nin sağlığı için onlardan kullanmamaya karar verdi.

Suyun yeterince dolduğundan emin olunca yine Andy'i kucağından indirmeye çalıştı. "Kıyafetlerini çıkarmam lazım bebeğim, sonra tekrar sarılabiliriz. Söz."

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin