ELEVEN

11.1K 840 5.1K
                                    

Harry gözlerini açmak için büyük bir savaş verirken zihni henüz hiçbir şeyi algılayamıyordu. Yine de bunun diğerlerinden çok farklı bir sabah olduğunu hissediyordu.

Fark ettiği ilk şey, boynunun altından geçen ve onu sarmalayan bir kol oldu. Sonra kendisinin de o bedene sarıldığını fark etti. Tereddütle başını kaldırdığında Louis'yi görür görmez hafızası yerine geldi ve içinden söylediği ilk şey "Hayır, bunu yapmadım." oldu.

Ama yapmıştı.

Harry Louis'nin dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp geri çekildikten sonra shot bardağındaki tekilayı içmiş, hiçbir şey olmamış gibi davranmıştı. Louis bir süre şaşkınca donup kalmıştı. Çünkü o Harry'den daha az sarhoştu ve kesinlikle bunu beklemiyordu.

Sonra Harry zorla ona da içirmişti. Şişenin yarısından fazlası bittiğinde ikisi de yarım yamalak konuşabiliyor, genelde sadece gülüyorlardı. Harry son shotını atmış, ilkinden önce yaptığı gibi yine Louis'yi öpmüştü ama bu sefer Louis onun geri çekilmesine izin vermemiş, kendine doğru çekip öpücüğünü derinleştirmişti.

Bunun ardından ikisi kulüpten çıkmıştı. Louis valeye para verip onu şoförü olarak kullanmıştı ve Harry'nin hatırladığı kadarıyla arabanın arka koltuğunda, eve gidene kadar da öpüşmeye ve birbirlerine dokunmaya devam etmişlerdi.

Louis'nin onu elinden tutup yatak odasına çıkarmasından sonra onu öpen yine Harry'di. Ellerini onun saçlarında, ensesinde gezdirirken Louis bir an kendine gelmişti. "Pişman olacaksan dur." diye uyarmıştı fakat Harry ertesi günü düşünemeyecek kadar sarhoştu.

Gerisi çok fazla net değildi. Ama yatağa uzandıklarını, Louis'nin onun vücudunun her yerini öptüğünü, saçlarıyla oynadığını, boynunu ısırdığını hatırlıyordu.

Uzun süredir kimseyle beraber olmuyordu. Bunun da yaşadığı en iyi seks olduğunu asla inkar etmeyecekti. Yanlış hatırlamıyorsa arka arkaya üç kere sevişmişlerdi ve bu Louis'nin de bundan memnun olduğunu gösterirdi. İkisini de tatmin etmişti. Ama yanlıştı işte!

Bunları düşünürken Louis'nin hareketlendiğini gördü ve hemen gözlerini kapattı. Nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Bildiği tek şey, harika bir insanı kaybedeceğiydi. Aptal değildi, bu tarz tek gecelik bir ilişkiden sonra eskisi gibi arkadaş olamayacaklarını tahmin edebiliyordu. Beraber gezmeyeceklerdi, sohbet etmeyeceklerdi. Yalnız kalmamaya çalışacak, yavaş yavaş iletişimi keseceklerdi.

Artık Andy'i de mi göremeyecekti?

Gözlerinin yavaş yavaş dolmaya başladığını hissetti. Bunca şeyden sonra hayatına çok iyi bir arkadaş, çok sevecen bir çocuk girmişti ve Harry ikisini de tek seferlik bir hata yüzünden kaybedecekti. Yine yalnız kalacaktı. Bu sefer yanında Noemi bile olmayacaktı.

"Harry, neden ağlıyorsun?" dedi Louis uykulu bir şekilde, onun gözlerindeki yaşları silerken. Böylece Harry kendini rahat bıraktı ve iç çeke çeke ağlamaya başladı. Söyleyebildiği tek cümle "Arkadaşlığımızı mahvettim." oldu.

Louis onun boynunun altında duran kolunu bükerek saçlarını okşadı, boştaki eliyle de beline sarıldı. "Ağlama, hiçbir şeyi mahvetmedin."

Harry de kollarını ona sardı ve çıplak göğüslerinin birbirine değmesine sebep oldu. Başını tam onun boyun girintisine yerleştirip hıçkırarak ağladı. "Yalan söyleme!"

"Yalan söylemiyorum." diye fısıldadı Louis. "Hiçbir şeyi tek başına yapmadın ve bilincim yerindeydi, bunu ben de istedim. Çok güzel bir geceydi, bu yaşanmamış gibi davranıp da sana haksızlık etmeyeceğim. Ayrıca arkadaşlığımızın bozulmasına gerek yok ki, aramızda kötü hiçbir şey geçmedi."

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin