THIRTY-FIVE

11.7K 701 3.7K
                                    

Louis, iki gün önce yaptığı telefon konuşmasından beri çok gergindi. Evin içinde pimi çekilmiş el bombası gibi geziyordu, patlamaya hazırdı. Harry hala 'Bir sorunumuz var.' dışında bir açıklama alamamıştı. Onun üstüne gidip de onu daha da germek istemediği için hiç karışmıyordu.

Zaten Louis sabah evden çıkıp akşama kadar Lance'in yanında oluyordu, haliyle Harry'nin ona pek de soru sormaya vakti olmuyordu. O da bu iki gününü evin dekorasyonuyla ilgilenmeye harcamıştı.

Louis Tomlinson'ın emri üzerine duvarların duvar kağıdı ile kaplanma işi birkaç saat içinde bitmiş, eşyalar anında eve getirilmişti. Sürekli mobilyacılar içeride dolanıyor, evi yerleştiriyordu ve Harry bunu mükemmel organize etmeyi başarmıştı.

Evin yeni eşyaları tamamen döşenmiş, geriye ufak tefek detaylar kalmıştı. Harry sonunda salonda oturup bacak bacak üstüne atmış, dekorasyon dergilerindeki süs eşyalarını inceliyordu. Andy onun önünde yere oturmuştu. Sırtını Harry'nin bacaklarına yaslamış, önündeki oyuncak arabalarıyla oynuyordu.

Louis'nin yine akşama kadar dışarıda olacağını sandığı için, kapı açılıp da içeri onun girdiğini görünce şaşkınlıkla ayağa kalktı. "Louis?" diye sordu oraya yürürken. Andy hala oyun oynuyordu, ikisine de dönüp bakmadı bile.

Harry Louis'nin yanına ulaştığında Louis kollarını onun beline sardı ve başını omzuna koyup yüzünü onun boynuna gömdü. Çok yorgun görünüyordu. Harry ellerinden birini onun ensesine koydu, diğeriyle kahverengi yumuşak saçlarını okşadı. "Louis, neler oluyor?" dedi kısık ve tatlı bir sesle. "Seni böyle görmek hoşuma gitmiyor, anlat hadi."

Louis iç çekip başını kaldırdı, alnını onun alnına dayayıp gözlerini kapattı. "Biri var, Miami'ye ilk geldiğim zamanlar bir barda tanışmıştık. Jose. Birlikte iş yapıyorduk... Lance, o ve ben."

Harry ellerini onun yanaklarına doğru indirip sakallarını okşadı. "Uyuşturucu ticareti mi?"

"Silah kaçakçılığı."

"Tamam, sonra?"

"Sonra tırlardan birisi gümrükten geçerken yakalandı ve biz de belgelerde sahtecilik yapıp suçu Jose'nin üstüne attık. Yıllardır hapisteydi. Kaçmış."

Harry huzursuzluğunu belli etmeden onun dudaklarının kenarını öptü. "Sizin peşinizde mi?"

"Muhtemelen. Yıllarca Lance'e mektup yolladı. Çıkınca hesaplaşacağız falan diyordu. İki gündür her yerde arıyoruz ama sırra kadem basmış işte, bulamıyoruz." Louis yavaşça gözlerini aralayıp geri çekildi. "Öfkesi daha çok Lance'e. Önce ona saldıracağını düşünüyoruz. Ama yine de bu sabah güvenlik şirketimle konuştum. Yarım saat içinde eve kırk tane koruma gönderecekler."

Harry "Biz de tehlikede miyiz, onu mu diyorsun?" diye sordu. Bizden kastı Andy ve kendisiydi.

"Sanmıyorum. Sizi tanımıyor, istediği kişi benden önce Lance zaten. Yine de tehlike geçene kadar evi güvenlik altına alacağız. Sana da dört tane kişisel koruma vereceğim, dışarı falan çıkarken onlar da gelecek seninle. Ne olur ne olmaz."

"Louis..." Harry az önce uzaklaşmış olsalar da takrar ona yaklaştı. "Bana kendimi savunmayı öğret."

"Nasıl?"

"Anlatıyordun ya, bir beyzbol sopasıyla nasıl dövüşebileceğini söylemiştin mesela. Silah nasıl kullanılır, dövüş teknikleri nelerdir öğret. Tamam, korumalarını da alacağım yanıma ama bunları da öğrenmek istiyorum."

Harry ondan ders almayı zaten istiyordu, bu sadece işin bahanesiydi. Louis de bunu bildiği için güldü. "Fırsatçı seni..."

"En azından yüzün güldü." dedi Harry onu öpmeden hemen önce. "Aç mısın, kahvaltı yaptın mı? Biz Andy ile yeni yedik ama istersen söyleyeyim Liv getirsin sana da bir şeyler."

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin