FORTY-EIGHT

6.5K 580 1.3K
                                    

Harry arabadan iner inmez büyük bir hızla koşarak Louis'nin üstüne atladı. Onu görmek her zaman her sorunu çözüyordu. Dünya üzerindeki tüm sıkıntılar kayboluyor, her şey için umut doğuyor gibiydi. Bu umudun verdiği rahatlıkla kollarını sıkıca sardı, başını onun boyun girintisine yerleştirdi. 

"Nasılsın?" diye sordu Louis onun başını öperken. Sarıldıkları an onun vücudunun gevşediğini hissetmişti. 

"İyiyim. Artık daha iyiyim. Hemen yata gidebilir miyiz? Transfer henüz tam olarak tamamlanmış sayılmaz."

"Tamam, sakin ol. Hala kırk dakikamız var. Hallederiz." Louis kollarını ayırdı, bunun yerine elini tutup marinaya doğru yürüdü. "Russo gitti mi?"

"Evet, lazım olursa arayabileceğimizi söyledi."

"Birazdan bana her şeyi eksiksiz anlat, tamam mı? Ona göre sorunu çözeceğim."

"Tamam." Harry derin bir nefes aldı. Cidden yorgun hissediyordu.  "Sen FBI ile anlaşma imzaladın mı?"

"Evet, gelecek hafta için imzaladık. Silah taşımamı istiyorlar."

"Bu iş hoşuma gitmedi."

"Ben de hiç istemedim bu sefer. Ama kongre üyesi başında dikilirken hayır diyemiyorsun işte."

"O da ayrı bir sorun zaten." diye mırıldandı Harry. O adam transferi baltaladığına göre pek de dost canlısı değildi. Tabi henüz Louis bunu bilmiyordu. 

İskeleye doğru uzanan basamakları kullanarak yata bindiler. Louis Harry'ye döndü, "Sen yukarıya çık, ben kaptanla konuşup geliyorum." dedi.

"Tamam, çabuk gel." 

Harry merdivenlere yöneldi, basamakları ikişer ikişer çıkarak ilk kata ulaştı. Andy'nin odası cam kapının ardındaydı. İçerideki oyuncakları görünce onu özlediğini hissetti. Sabah onunla jenga oynarken çok mutluydu, bu kadar aksiyonu bünyesi kaldırmıyordu. Odaya girmedi, güvertedeki koltuğa oturdu. Stresten dudaklarını kemirir haldeydi. 

Yaklaşık iki dakika sonra Louis de elinde telsizle onun yanına geldi. Telsizi masaya bıraktı, Harry'nin karşısındaki sehpaya oturup onun ellerini tuttu. "Hadi anlat, neler oldu?"

"Sen gittikten sonra Russo ve şu Kübalı adamlarla helikopteri beklerken, dışarıya bakındım. Sonra bir minibüs gördüm, gri renkli. Plakası olmadığı için dikkatimi çekti. Dürbünle bakınca da Tony Carlos ile buluşmaya gittiğimiz yerdeki barmeni gördüm. Sen demiştin ya, Tony'nin adamıdır diye. Tuzağa düşürüleceğimizi düşündüm..."

"Kongre üyesinin adamını mı gördün?"

"Evet."

"Emin misin?"

"Eminim."

Louis kaşlarını çattı. "Bundan hiç hoşlanmadım." diye mırıldandı.

"Seni arayamadım çünkü sen direkt Tony'nin yanındaydın. Lance'in de telefonları dinleniyor olabilirdi."

"Bunların Tony'nin bir tuzağı olduğundan emin misin?" 

"Eminim Louis. Çöp kamyonunu boş halde gönderdim ve gri minibüs de peşine düştü. Minibüsü kullanan adam Tony'nin adamı."

"Az önce o adamla FBI için anlaşma imzaladım. Eğer bizi tuzağa düşürmek istediyse, imzaladığım belgeden de bir şeyler çıkacak." Louis'nin bakışları sertleşmiş, yüz hatları gerilmişti. Oyuna getirildiğini hissediyordu. 

"Ne çıkabilir? Belgenin diğer nüshası da sende, değil mi? Sana bir şey olursa FBI'a da olur."

"Evet. Nüshası bende." Cebindeki katlanmış kağıdı çıkardı, masaya koydu. "Bak, şu benim imzam. Şu da federallerin silah operasyonu başkanının. Yazılarda sıkıntı yok."

PERMANENT MIDNIGHTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin