"Splish, splash, splosh, singing in the bath. Find a soap, give it a rub, and give yourself a wash."
Harry Andy'nin saçlarını köpükleyerek banyo şarkısını söylerken Andy keyifle sırtını dikleştirdi. "Baba şimdi ben!"
"Tamam aşkım, söyle bakalım."
"Şipiş şipoş şipaş!" Şarkının sadece bu kısmını ezberlediği için devam etmedi ama söylediği küçük parça bile Harry'yi güldürmek için yeterliydi. "Harikaydın bebeğim. Şimdi saçını yıkayalım."
"Tamam!" Andy elini uzatıp duş başlığını aldı ve babasına verdi. Ellerini onun göğsüne koydu, gözlerini kapattı. Harry olmadan yıkanmak istemiyordu, dolayısıyla Louis bu işi artık tamamen ona devretmişti.
Harry bir eliyle suyu tutup diğeriyle onun saçlarını okşayarak tüm şampuanı temizledi. İşini bitirince küvetin tıpasını açarak suyun akıp gitmesini sağladı ve ayağa kalktı. Duş başlığını yukarıya astı, Andy'nin başını öperek gözlerini açtırdı. "Bence sen yeterince temizlendin."
"Sana köpük?" dedi Andy elini şampuanlara doğru uzatırken. Bunun üzerine Harry tebessüm etti, suyu kendine gelmeyecek şekilde çocuğun bedenine yere çevirip şampuan şişesini aldı. "Tamam sen de benim saçımı yıka o zaman. Aç avucunu."
Onun iki minik eline sığacak miktarda şampuanı döktü, şişeyi kenara bıraktı. Sıkıca çocuğu tutup gözlerini kapattı. "Hadi bakalım."
Andy elindekileri onun saçına dökmeye çalıştı, sonra rastgele parmaklarını gezdirerek köpürtmeye başladı. Köpükler arttıkça gülüyordu, o güldükçe Harry daha çok keyifleniyordu.
Louis içeriden "Aşkım geç kalıyoruz!" diye seslendiğinde Andy Harry'nin saçlarını şampuanlamayı çoktan bitirmiş, köpüklerle oynuyordu. Harry gözlerini açtı, Andy'yi yere indirdi. "Hadi maymun, artık babanın yanına gitme zamanı."
"Off!"
"Ama kahvaltı yapacağız daha."
"O jaman tamam!"
Harry sırıtmaya devam ederek duş başlığını aldı ve son kez çocuğu iyice temizlerken içeriye doğru "Andy'yi alabilirsin!" diye bağırdı. Saçları ve omuzları köpük içindeydi, altındaki iç çamaşırı ıslaklıktan iyice vücuduna yapışmış rahatsız ediyordu ve yorulmuştu çünkü Andy suyla oynamaya bayılıyordu.
Louis kapıyı açıp içeriye girdi. Altında geniş bir eşofman altı vardı, üstüne bir şey giymemişti. Harry onu görünce "Bana laf ediyorsun ama giyinmemişsin bile!" diye söylendi.
"Benim giyinmem iki dakika sürer." dedi Louis dolabın kapağını açarken. Andy'nin tüylü sarı bornozunu aldı. "Gel buraya ufaklık."
Andy küvetten çıktı, babasının kendisine bornoz giydirmesine ve onu kucağına almasına izin verdi. Sonra da başını Louis'nin omzuna koyup kollarını ona sardı. "Baba yemek."
"Harry baban acele ederse birazdan yemeğimizi yiyeceğiz aşkım."
Louis ona sataştığında Harry kollarını göğsünün üzerinde birleştirip kaşlarını çattı. "Benimle uğraşma Tomlinson."
"Seninle uğraşmayacaksam niye evleniyoruz ki?" dedi Louis alayla. Sonra oğlunu da alıp kapıya yöneldi ve çıkmadan önce "Huysuz nişanlım beni çok bekletmez umarım." diyerek yeniden laf attı. Tabi nişanlım demesi Harry'nin sinirlenmesini engelliyordu.
Yatak odasından çıkıp koridora geçti, oradan da Andy'nin odasına yürüdü. "Acıktın mı?"
"Bivaz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERMANENT MIDNIGHT
FanfictionKanun adamlarına göre o, asla yakalayamadıkları bir hayaletti. CIA için o, "işleri çözen adam"dı. Dışarıdan bakarsanız, sadece gece kulüpleri olan bir milyarderdi. O, on beş milyar dolarlık bir kokaini ülkeye sokarak efsanesini yazmaya başlayan, s...