Louis çenesinde ve boynunda hissettiği ufak ısırıkların etkisiyle gözlerini açtı. Harry çıplak olmayı umursamadan onun üstüne biraz çapraz şekilde kendisini tamamen bırakmış, boynunu ısırmakla meşguldü. Louis "Günaydın." diyene kadar, Harry onun uyandığını fark etmemişti bile.
"Günaydın, Louis." dedi Harry başını kaldırıp ona doğru eğilirken. Saçları Louis'nin yüzüne düşüyordu. "Çok güzel kokuyorsun, biliyor musun? Delirmeme çok az kaldı."
Louis buna gülerek karşılık verdi. Harry'nin saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Ve sen çok güzelsin, bu da beni delirtiyor." dedi doğrudan onun gözlerine bakarak. Elleri önce onun beline yerleşti sonra yavaş yavaş aşağı indi.
"Teşekkür ede- Hey! Popomu avuçlamayı kes!" Harry çığlık attığında Louis sırıtmaya başlamıştı. "Poponu bu kadar düşünsen sabah sabah üstüme çıkmazdın."
"Fesat adam, tamamen saf ve masum duygularla seni öpmek istemiştim sadece."
"Şimdi ben de tamamen saf ve masum duygularla bedenine tapmak istiyorum." diye fısıldadı Louis. Dikkatlice onu yatağa yatırarak yerlerini değiştirdi. Harry buna cevap veremeyecek kadar erimiş durumdaydı. Kendini toparlayıp çok yorgun olduğunu söylemek istese de bedeninde hissettiği eller ona hiç yardımcı olmuyordu.
"Ne dersin, bir günaydın dansı edelim mi?" Louis seks yerine her kelimeyi kullanıyordu ve Harry bundan da çok hoşlanıyordu. Sahi, Louis ile ilgili hoşlanmadığı bir şey var mıydı ki?
"Uslu dur Louis, zaten beni sabaha kadar uyutmadın."
"Ben mi?" Louis alıngan bir ses tonuyla sordu. "Aniden kucağıma çıkan sendin, hatırlatırım. Banyoda da sen başlattın."
"Olabilir, mükemmelsin, ne yapsaydım?"
Louis sırıttı, ona yaklaştı. Tam ağır ağır onun dudaklarını öpmeye başlamışken hafif aralık olan kapı yavaşça açıldı ve Andy paytak adımlarla içeri girdi. Harry Andy'i görür görmez Louis'yi öyle bir hızla üstünden ittirdi ki, Louis ne olduğunu bile anlamadan yatağa yapıştı.
"Ne oluyor ya?"
"Bak babası, kim geldi..." dedi Harry gözleriyle Andy'i işaret ederek. Kırmızı renkli, üzerinde beyaz kalpler olan uyku tulumuyla çok şirin görünüyordu. Harry üzerinin açılmamasına dikkat ederek kollarını yataktan aşağı uzattı. "Gel güzelim."
Andy, sözünü hiç ikiletmeden Harry'nin kollarının arasına girdi ve onun kendisini havaya kaldırıp yatağa almasına izin verdi. Harry onu sıkıca kucaklayıp kıvırcık saçlarının arasını öptü. "Günaydın, aşkım."
Louis "Oğlumu benden daha çok seviyor." dedi isyankar bir tonda. Doğrulmuş, sırtını yatak başlığına yaslamıştı.
"Severim tabi, baksana şunun güzelliğine." Harry onu koltuk altlarından tutarak Louis'ye çevirdiğinde Andy utanarak yüzünü kapattı. Louis buna güldü ve oğlunun minik ellerini tutup avuçlarının içini öptü.
Harry onu Andy ile birlikte gördüğünde bin kat daha fazla etkileniyordu. Louis ve Andy arasında çok güzel, çok kuvvetli bir bağ vardı. Yüzündeki gülümsemeyi durduramadı. İkisini de çok seviyordu.
"Madem Andy de uyanmış..." dedi Louis. Zaten sabah dansı planları çoktan bozulmuştu. "Hadi bakalım, kahvaltıya iniyoruz."
Andy Harry'nin koluna dokunup ona yatağı işaret ettiğinde Harry komodindeki telefona uzandı. "Kahvaltı bize gelse? Miniğim öyle istedi çünkü."
Louis "Peki şuna ne dersiniz?" dedi. "Gidip dışarıda kahvaltı yapsak?"
Harry "Sonra bizi parka götüreceksen, bana uyar." diye cevap verdi. Andy'nin sevinmesini bekledi ama çocukta tık yoktu. "Louis, Andy parkları sevmiyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERMANENT MIDNIGHT
FanfictionKanun adamlarına göre o, asla yakalayamadıkları bir hayaletti. CIA için o, "işleri çözen adam"dı. Dışarıdan bakarsanız, sadece gece kulüpleri olan bir milyarderdi. O, on beş milyar dolarlık bir kokaini ülkeye sokarak efsanesini yazmaya başlayan, s...