Affınıza sığınarak 4500 kelimelik bu bölüme rekor oy ve yorum bekliyorum...
Louis zorla da olsa papyon takmaya ikna ettiği minik oğlunu koridorda bırakıp kendi yatak odasına girdiğinde, Harry aynada saçlarını düzeltmeye çalışıyordu. Siyah transparan bir gömlek ve beyaz pantolonunu giyiyordu. Gömleğinin ilk üç düğmesi açıktı. Boynunda gümüş L harf kolyesi vardı.
"Bebeğim, hazır mısın?"
"Bekle, son beş saniye ver bana." Harry aceleyle aynanın önündeki parfümlerden birini seçti, kendine sıkmaya başladı. Her zaman parfüm kullanımını abartırdı. O kadar çok sıktı ki, boğazının yandığını hissederek öksürmeye başladı.
Louis gülerek arkadan kollarını onun karnına sardı ve geriye çekti. "Neden her seferinde kendini öldürmeye çalışıyorsun bebeğim?"
"İsteyerek olmuyor. Ben parfüm şişesine düşmüş gibiyken sen nasıl boğulmuyorsun anlamıyorum ki..."
"Mmm, ciğerlerimin sevdiği tek şey senin kokun olduğu için; sevinçle karşılıyorlar sanırım."
Harry başını hafifçe yana yatırıp onun öpmesini bekledi. Louis tam dudaklarını onun yanağına bastırmıştı ki, Andy koşarak içeri girdi.
"Hediye!" diye bağırdı sondaki e harfini uzatarak. Louis Harry'ye sarılmayı bıraktı, oğluna döndü. "Gel buraya, önce doğum günü çocuğuna bir öpücük ver."
"Tamam baba." Andy paytak adımlarla koşup Harry'nin bacağına sarıldı. "İi ki dovdun!"
Harry büyük bir keyifle eğildi, Andy'yi kucağına aldı. "Teşekkür ederim minik bisküvim." deyip çocuğu kendi yanağına yaklaştırdı. "Öp bakalım."
Andy onun yanağına tüy gibi bir öpücük bırakıp "Öttüm!" dediğinde Harry de Louis de güldü. Konuşması gittikçe daha da şirinleşiyordu.
"Şimdi, yata gitmeden önce, Andy ile sana hediyemizi vermek istiyoruz."
"Hediye mi?" Harry hevesle gülümsedi, Andy'nin minik elini alıp öptü. Andy yumruk yaptığı elini açtı, avcunu onun ağzına dayadı. "Hediye!"
Louis ikisine bakıp kendi kendine ne kadar şanslıyım konulu bir şiir yazabilirdi ama bunun yerine sevgilisine hediyesini verip onu daha çok mutlu etmek istiyordu. "Gel aşağı inelim, hediyeni verelim, sonra da partiye gideriz."
Harry cevap vermek yerine Andy'yi tek koluna aldı ve boştaki eliyle Louis'nin elini tuttu. Dürüst olması gerekirse, aklında hediyeye dair kesin bir fikir yoktu. Kıyafet olmadığından emindi, Louis ona doğum günü bile değilken birdenbire bir dolap kıyafet almıştı. Şimdi daha değerli bir şey hediye ederdi herhalde. Mesela bir yüzük veya kolye hediye edebilirdi. Öyle bir şey yaparsa, Harry bu mücevheri ölene kadar yanından ayırmazdı.
Üçü birlikte merdivenlerden indi. Harry salonda bir yerlerde duracaklarını düşündü ama onlar kapının önünde durdular. Louis kapının kulpunu tutarken "Andy, Harry'nin gözlerini kapatır mısın?" diye rica etti.
Çocuk minik ellerini Harry'nin gözlerine siper etti, "Yaptım!" dedi. Bunun üzerine Louis kapıyı açtı, sevgilisinin elini tuttu ve evden çıkmasını sağladı.
O "Bakalım beğenecek misin..." dediğinde Andy "Yey!" diye bağırarak ellerini onun gözlerinden çekti. Harry o an ağzının bir karış açıldığından emindi.
Bir hafta önce, birlikte yarışta kullandıkları Jaguar F-Type arabanın siyah modeli tam karşısında duruyordu. Louis'nin elinde anahtarlar vardı, üstünde hediye kurdelesi olan anahtarı Harry'ye uzatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERMANENT MIDNIGHT
FanfictionKanun adamlarına göre o, asla yakalayamadıkları bir hayaletti. CIA için o, "işleri çözen adam"dı. Dışarıdan bakarsanız, sadece gece kulüpleri olan bir milyarderdi. O, on beş milyar dolarlık bir kokaini ülkeye sokarak efsanesini yazmaya başlayan, s...