Bu bölüm YunusKurnaz adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Masanın üzerinde tozlu bir parşömen duruyordu. Aiden, masaya ilerledi ve parşömeni alıp yavaşça açtı. Bir üfleme ile tozları temizledikten sonra parşömeni okumaya başladı.
"Aiden, oğlum... Ben annen Yuari. Seninle kalmayı çok isterdim ama yapamadım. Baban, Huan bizi ayırdı. Onu çok seviyordum. Ona aşık olmuştum ama sonra onun Necromanger Tarikatının üst düzey yöneticilerinden birisi olduğunu öğrendim fakat buna rağmen onu sevmeye devam ettim." Aiden'in gözlerinden süzülen yaşlarla parşömen ıslanmaya başlamıştı. Aiden, derin bir nefes aldı ve hüzünle iç çektikten sonra parşömeni okumaya devam etti.
"Ben Kuzey Buz kıtasındaki Soğuk Kanat İmparatorluğundanım! Chei klanım nesillerdir Necromanger Tarikatının peşinde. Onları birçok kez tespit edip yok ettik fakat her seferinde dünyanın farklı bir noktasında ortaya çıktılar. Ben, özel bir kana sahibim. Bütün enerjileri mükemmel bir şekilde kullanabilirim. Atalarım bana Omnia Kai derdi. Ben Kara Buz Tanrıçasıyım! Hamile olduktan sonra baban ile beraber Mavi Ejder İmparatorluğuna yerleştik. Bu sıralar baban imparatorlukta bir Dük ünvanına sahipti. Juin şehrinin şehir lorduydu. Ben Rumiza kasabasında yaşamaya karar verdim. Seni doğurmak için çok az bir zamanım kalmıştı. Bu sıralarda baban sürekli işleriyle meşgul olduğunu söyleyip eve gelemiyordu. Fakat ben onun Tarikatla bağlantıya geçtiğini biliyordum."
*****
Aiden'in doğumundan 1 ay önce...
Yuari, heyecanlı bir şekilde gün sayıyordu. Doğum yapmasına çok az bir süre kalmıştı. Ahşap evin içerisinde bir oraya bir buraya gidip duruyordu. "Acaba ismi ne olsa?" kendi kendine heyecanla söyledi. Yuari çok güçlü bir yetişimciydi. Soğuk Kanat İmparatorlunun en büyük dahilerinden birisiydi. Hamile olduğu için gücünü mühürlemiş ve baskılamıştı. Yoksa doğacak oğluna zarar verebilirdi. Bir süre daha düşündükten sonra bir sandalyeye oturdu ve iç çekti. "Huan nerdesin..." kendi kendine hüzünlü bir tonda söyledi. Mavi Ejder İmparatorluğuna yerleştiğinden beri Huan'ı sadece haftada 1 veya 2 defa görüyordu.
Bu sıralarda küçük bir yer altı şehrinde, bir masanın etrafına toplanmış 12 kişi, hiddetle tartışıyordu. Çirkin suratlı, yaşlı bir adam ayağa kalktı ve Huan'a bakarak öfkeyle bağırdı. "Huan! O kadını hala neden öldürmedin? O bir aracı!
Huan, ciddi bir ifadeyle adamı süzdü. "Bu durumu sana anlattım abi! Şuanda hamile olduğu için öldürsem bile onun bedeni bir aracı olamaz. Ancak doğurduktan sonra kanı tamamen arınacak ve gerçek bir Omnia olacak. Sadece 1 ay daha süre vermenizi istiyorum." Huan sitem ederek söyledi. Yaşlı adam Huan'a soğuk bir bakış attı. "Bana abi dememeni söylemiştim Huan! Sadece 1 ay! Eğer 1 ay sonra o kadını öldürmezsen bu işi kendi başıma halledeceğim!" yaşlı adam öfkeyle kükredi.
Böylece günler günleri, haftalar haftaları kovaladı. Neredeyse 3 hafta olmuştu. Bu süre içerisinde Chei klanından, Necromanger Tarikatına sızmayı başaran bir casus Yuari'ye rapor vermişti. Yuari, Sevdiği adam tarafından öldürüleceğini biliyordu. Buna rağmen ne kaçmaya çalışmış ne de ondan nefret etmişti. Sadece oğlunu korumak için yavaş yavaş gücünü serbest bırakmaya başlamıştı. Oğluna Aiden, ismini koymaya karar vermişti. Soğuk Kanat İmparatorluğunda Aiden, kudret ve cesaret anlamına geliyordu.
Kızıl güneş yavaş yavaş yükselmeye başlıyordu. Yuari'nin doğum yapacağı gün gelip çatmıştı. Chei klanından, birkaç şifacı ve Yuari'nin büyük kardeşi Kenyu Chei gelmişti. Kenyu, küçük kardeşi Yuari'yi çok seviyordu. Bir yeğeni olacağını duyduğu anda çok sevinmiş ve İmparatorlukta bir festival düzenletmişti. Kenyu, yaşça büyük olmasına rağmen Yuari ile neredeyse aynı seviyedeydiler. Yuari gerçek bir dahiydi.
Doğum biraz sıkıntılı olmuş olsada kısa süre içerisinde Aiden dünyaya gelmişti. Doğumun üzerinden 1 hafta geçmişti. Kenyu, Aiden'in yanına kıvrılmış uyuyordu. Kenyu'nun Ayuma adında bir kızı vardı. Daha 2 yaşında bile değildi. Yeğenini kızı kadar çok seviyordu. Yuari yavaş adımlarla ahşap evin altındaki gizli odaya indi. Sınırlamayı kaldırmış ve güçlerini serbest bırakmıştı. Huan'ın onu öldürmek için buraya geldiğini biliyordu. Bu yüzden ölmeden önce oğluna bir mektup yazmıştı. Odayı bir formasyonla gizledikten sonra tekrar yukarı çıktı. Bir süre oğlunu izledikten sonra evin kapısı yavaşça aralandı.
"Demek geldin Huan..." Yuari hüzünlü bir tonda söyledi. Bu sırada Kenyu uyanmıştı. Küçük kardeşi Yuari'ye bir bakış attıktan sonra hemen ileri atılmıştı. Boyutsal yüzüğünden kılıcını çıkarmış ve Huan'a savurmuştu. Bu sırada Yuari oğlunu kucağına aldı ve şefkatle birer öpücük kondurdu. "Beni affet Aiden..." Yuari, Aiden'in kızıl gözlerine bakarak hüzünlü bir tonda söyledi.
Bu sırada Aiden, kılıç seslerinden dolayı uyanmış ve ağlamaya başlamıştı. Yuari, Aiden'e bakarken bir anda gözleri değişti. Gözlerinin içerisinde yılanları andıran buz parçaları dönüyordu. Aiden'i tekrar yatağa bıraktıktan sonra Huan'a döndü. Kenyu, Yuari'nin gözlerini gördüğü anda telaşlı bir şekilde bağırdı. "Ne yapıyorsun Yuari! Bu lanet büyüsünü kullanırsan öleceksin!" Yuari, Kenyu'ya bakarak gülümsedi ve "Üzgünüm abi..." dedi.
"Göklerin zincirleri! Kara Buz laneti!" bir anda büyük bir gürültüyle gökyüzü titredi. Yuari'nin bedeninden, gece kadar karanlık, buz zincirler fırlayarak Huan'a atıldı. Huan'ın bedeni buz zincirlerle sarmalanmıştı. Buz zincirler yavaş yavaş erirken Yuari, yere devrildi. Huan, acı içerisinde kıvranıyordu. Acı dolu çığlıkları Rumiza kasabasını doldurmuştu. Acı son bulduğunda Huan, bir anda ayağa kalktı ve ileri atılarak Kenyu'nun bedenini ikiye ayırdı. Gözleri bir iblisin gözlerini andırıyordu. Yerde ölü bir şekilde yatan Yuari'ye soğuk bir bakış attıktan sonra yavaş adımlarla Aiden'e ilerledi. Kılıcını kaldırıp savurdu fakat kılıç daha Aiden'e ulaşmadan Huan, aynı anda yere devrildi. Ruhu hasar almıştı!
"Lanet olsun sana Yuari!" Huan öfkeyle bağırdı.
*****
Aiden, yavaş yavaş parşömenin sonlarına yaklaşıyordu. Derin bir nefes aldı ve okumaya devam etti.
"Aiden! Sen Kara Buz Tanrıçasının yani benim oğlumsun! Seni doğurmadan önce yeteneklerimi sana aktardım. Sen artık bir Omnia'sın! Sana birkaç adet teknik ve sanat bıraktım. Eğer gerçek bir Omnia olmayı başarırsan sana aktardığım Kara Buz yeteneği uyanacak. Seni seviyorum oğlum..." Aiden, göz yaşlarını sildi ve yumruğunu sıktı."Sana bunu ödeteceğim baba!" Aiden, öfkeyle haykırdı ve kitaplığa yöneldi. Babasına olan öfkesi binlerce kat artmıştı. Yuari, Huan'ın Necromanger tarikatının üst düzey yöneticilerinden birisi olduğunu bilmesine rağmen onu sevmeye devam etmişti. Ondan nefret etmemişti. Onunla Mavi Ejder İmparatorluğuna yerleşmişti. Fakat Huan, buna rağmen Tarikatın bir piyonu olmaya karar vermişti. Bu onun en büyük hatasıydı!
Aiden, eline bir kitap aldı. Mavi ciltli kitabın üzerinde siyah harflerle, 'Kara Buz Kılıçları [S]' yazıyordu. Aiden, kitabın kapağını çevirdi ve okumaya başladı. "Bu kılıç sanatı, Kara Buz Tanrıçası Yuar. Chei tarafından bulunmuş bir tekniktir..." Aiden, kitabı okumaya devam ederken Kara Sis denizinden, Nehantis şehrine yaklaşan donanma filoları, savaş dizilimlerini almışlardı.
İmparator Ares, 1 hafta boyunca taht odasından bir adım bile atamamıştı. Sürekli savaş hazırlıkları ile ilgili raporları kontrol ediyor ve eksikleri tamamlıyordu. Son raporu da inceledikten sonra derin bir nefes aldı ve sırtını tahta yasladı. "Sence bu çocuk Rumiza kasabasını savunabilecek mi?" Ares sakince sordu. Bir anda odada maskeli bir figür belirmişti. Adam maskesini çıkardı ve Ares'e bakarak konuşmaya başladı. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. "Hayır, şuanda bunu yapamayacak kadar güçsüz. Fakat o Kara Buz Tanrıçasının oğlu! O benim torunum..."
Mr.Ksasuke
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]
Fantasy👑ÖLÜMSÜZ KRAL 👑 🌟Kitap 1: Santara'nın Çırakları🌟 Dünya büyük bir savaş içerisindeydi. Orklar, elfler, cüceler, goblinler, devler ve insanlar aynı tarafta mücadele ediyorlardı. İblislerin efendisi olan Kara Lord, Dünya'da bulunan 6 ırkı karşısın...