Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]

Kitap 1 - 99.Bölüm: Asker Görünümlü Makineler

Her bir ruh ile bir kukla yapılabilirdi. Dolayısıyla devasa bir kukla ordusu oluşturmak için sadece gereken şey kurban edilmesi gereken ruhlardı. Bu şeytani sanat muazzam bir irade ve sarsılmaz bir ruh gerektiriyordu. Albert Zau, her ne kadar bu iradeye ve ruha sahip olduğunu düşünsede yanıldığını çok geçmeden anlayacaktı...

*****

Aiden, Tarikat askerlerine doğru birkaç adım atarken kimisi kas katı kesilmiş kimisi ise korkuyla geri çekilmeye başlamıştı. Şu an da Aiden bir iblisten farksız görünüyordu. Şeytani bir his yayan uğursuz aurası ve tuhaf görünümü ile oldukça ürkütücüydü. Aiden, her ne kadar bu formda güçlü hissetsede tuhaf giden bir şeyler varmış gibi hissediyordu. Sanki ruhu Rebius ile aynı bedeni paylaşmak istemiyor gibiydi.

Aiden, 3.evreye geçmiş olan kılıcını kaldırdı ve hafifçe gülümsedi. "Bu tek taraflı bir katliam olacak! Size kaçmanız gerektiğini söylemiştim! Sizi yok ettikten sonra emrinde olduğunuz o aşağılık köpekleride öldürmeye gideceğim!" Aiden'in canavar vari sesi tüm vadide yankılanırken bir anda bedenini yeşil yıldırımlar sarmıştı.

Aiden, kılıcını öfkeyle savurdu ve ileri atıldı. Önüne gelen her Tarikat askerini tereddüt bile etmeden öldürüyor ve bir diğerine geçiyordu. Her asker öldürdüğünde kılıcın ağırlık merkezinde bulunan mücevher daha da parlak bir hal alıyordu. Aiden, hiç durmaksızın kılıcını savururken askerlerin sıcak kanları üzerine sıçrıyordu.

Aiden farkında olmasada karakteri oldukça değişmişti. İçindeki masum çocuk ölmüş ve yerine dünyayı kurtarmak isteyen bir iblis gelmişti. Bu senaryoya hiç uymayn bir şeyler vardı. Fakat Aiden, bunu fark edemeyecek kadar körelmişti. Onun yaşıtları gibi eğlenip hayatını yaşamaya hakkı vardı. Fakat, üzerindeki sorumluluklar bunları yapmasını engelliyordu. Her ne kadar Aiden tüm masumları kurtaracağını söylemiş olsada o bile bunu başaramayacağını biliyordu. Sadece 100 bin kişilik veya biraz daha fazla insan olsa onları kurtarmak imkansız değildi. Fakat, burda tüm dünya söz konusuydu. Bu yüzden Aiden'in bu düşüncesi sadece saçma bir hayalden başka bir şey değildi. Bu yetişim dünyasının hakikati idi. Güçlü olan güçsüzü ezerdi!

Aiden güçlüydü fakat, bu bile yeterli değildi. O şeytani ve ilahi enerjiyi kontrol edebilen yegane kişiler arasındaydı. Muazzam bir ruh yeteneğine, eşsiz bir silaha, dehşet verici bir büyülü yaratığa ve çok değerli dostlara sahipti... Daha önce dünya üzerinde bulunan hiç kimsenin görmediği teknik ve sanatlar üzerinde çalışıyordu. Karanlık ve aydınlığı hükmedecek olan kardeşleri, güçlü ve sevecen bir abisi, daha da önemlisi Tanrı aleminin bile ötesine geçmiş bilge ve kudretli bir ustası vardı. Daha derinlerde gizlenmiş olan birçok yetenek, uyanmak için gereken zamanı bekliyordu. Fakat, bu yinede yetersizdi! Aiden, bu giriştiği anlamsız mücadelede bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordu. Fakat, tam olarak anlam verememişti.

Bu güçlenme, yok etme ve öldürme isteği... Neden? Bu güçlenmek için giriştiği mücadelenin nedeni neydi ki? Masumlara daha güzel bir hayat sunmak mı, Kara Lordu yok edip dünyada barışı sağlamak mı, yoksa sevdiklerini korumak mı?

Hayır!

Peki o zaman bunların anlamı neydi? İşte Aiden bu sorunların cevabına ulaşırsa hakikate de ulaşacağını düşünüyordu...

Birkaç dakika sonra Aiden'in çevresini saran neredeyse 100 kişilik gruptan sadece birkaç kişi kalmıştı. Aiden'in cildi tuhaf bir şekilde pullaşmıştı. Dili çatallaşmış ve göz bebekleri incelmişti. Tam anlamıyla vahşi bir yılan gibi görünüyordu. "Bu formu daha fazla tutamıyoruz dostum! Çok riskli! Ben buna dayanabilirim fakat, sen... Senin ruhun parçalanabilir! Bu yüzden daha fazla ileri gitmeden duralım." Aiden, zihninde Rebius'un sesini duyduğu anda yüzünü ekşitmişti. Çünkü gerçekten de bu form onun sınırlarını epey zorluyordu. Tanrısal İblis Füzyonundan bile daha riskli bir formdu. Çünkü, Aiden'in bedeni bu kadar güce daha fazla dayanamazdı. 9 Göğün İlahi Yıldız Bedeni ekim sanatı olmasa zaten bu forma bile bürünemezdi.