Kitap 1 - 94.Bölüm: Gölge Ustası

3.1K 324 40
                                    

Rebius, akıl almaz bir hızla sokaktan çıkarken Nehantis şehrinin doğu kapısına doğru hızla ilerlemeye başladı. İnsanların yanından bir yıldırım gibi geçerken neredeyse gözle görünemeyecek kadar hızlıydı. Birkaç dakika sonra şehrin bir ucundan diğer ucuna ulaşmışlardı bile...

Rebius, dehşet verici bir hızla Nehantis şehrinin doğu kapısına ulaşmıştı. Arkasında Necromanger tarikatına mensup onlarca üye bırakmıştı. Her ne kadar onları parçalarına ayırmak istesede onlar sadece birer piyondan fazlası değildi.
Fakat, Rebius'un öfkesi ve nefreti piyonlara karşı değil onları yöneten kişilereydi. Bu yüzden onları öldürerek boşa enerji harcamak istemiyordu.

"Hangi yöne gideceğiz Aiden?" Rebius şehrin doğu kapısından çıkarken merakla sordu. Şehre girdikleri gibi çıkmışlardı. Rebius, Aiden'in tam olarak nereye gitmek istediğini anlamamıştı. Aiden sakince gülümserken Bei konuşmaya başladı.

"Onu buldun mu Aiden? Ona nasıl ulaşacağız?" Bei'nin konuşmasıyla birlikte Aiden, sakin bir yüz ifadesiyle gülümserken parmağını kaldırdı ve şehrin doğusundaki dağları işaret etti. "O hemen karşımızdaki dağlarda! Onu biz bulmayacağız. O zaten bizi bulacaktır." Rebius, bakışlarını birkaç on kilometre ötedeki dağlara çevirdi. Oraya gitmesi birkaç dakikasını bile almazdı. Fakat, bu saldırı onu biraz tedirgin etmişti. Gölge Süvarisinin bu saldırının olduğu sırada dağlarda olması, onu biraz şüphelendirmişti. Bunun bir tuzak olma olasılığını düşünüyordu. Fakat, Aiden'e güvenci tamdı. Rabius, hızla dağlara doğru sürünürken Bei, Aiden'in tam olarak ne demek istediğini anlamamıştı.

Rebius, yaklaştıkça aslında dağların göründükleri kadar da yüksek olmadıklarını fark etti. Rebius, neredeyse küçük tepelerin eteğine ulşamıştı. Tam nereye gideceklerini soracakken Aiden, tekrardan elini kaldırdı ve Rebius'un bir kaç katı genişliğinde bir oyuğu işaret etti.

"O tarafa gideceğiz. Oyuğu geçtikten sonra bir vadi var. Bir kaç yüz metre yürümemiz gerekecek. Sen boyutunu küçültsen iyi edersin Rebius." Aiden, sakin bir şekilde söyledikten sonra Rebius'un devasa başından atladı. Bei ve Haku'da onun hemen arkasındaydı. Rebius, boyutunu hızla küçültürken sürünerek Aiden'in başının üzerine çıktı.

Aiden ve diğerleri, devasa oyuğu hızlıca geçtikten sonra muazzam bir manzara ile karşılaşmışlardı. Devasa bir vadi hemen karşılarında duruyordu. Vadinin çevresini saran dağlar pek yüksek olmasada muazzam bir manzaraydı. Dağın tepesinden akan küçük bir şelale vardı. Şelale bir akarsu eşliğinde yer altı sularına karışıyordu. Ayrıca vadinin gerçekten büyüleyici bir bitki örtüsü vardı. Aiden, şaşkınlığını üzerinden atarken sakince gülümsedi.

"Hadi gidiyoruz. Bizi fark etmiş olmalı." Aiden, konuştuktan sonra küçük bir uçurumu andıran tepeden aşağı atladı. İzlendiğinin farkındaydı. Aiden'in hemen ardından Bei ve Haku, tepeden atladı. Birkaç on metre olan bu küçük uçurum, Aiden gibi Yeryüzü aleminin zirvesindeki bir yetişimci için pekte yüksek değildi. Aiden, toprağa hızla yaklaşırken ayaklarını hafifçe büktü ve sert bir şekilde yere indi. Bastığı toprak hafifçe içeri çökmüştü.

Yüzünde hafif bir sırıtma ile birlikte birkaç adım atarken Bei ve Haku, çoktan inmişlerdi. "Hadi ortaya çık, bizi izlediğini biliyorum. Düşman olduğumuzu düşünüyorsan çok yanılıyorsun." Aiden, sakin bir ses tonuyla konuştu. Ruhsal algısını serbest bırakmıştı. Fakat, sanki bu vadide onu bastıran bir şeyler vardı.

"Buralara kadar beni almak için gelmişsen gerçekten çok özlemiş olmalısın." Aiden, duyduğu ses ile birlikte iliklerine kadar titredi. Çünkü ses hemen arkasından geliyordu. Hatta nefesi bile hissetmişti. Aiden, bir anda ileri atılıp arkasını dönerken savaş pozisyonunu aldı. Fakat birkaç metre ötesinde sadece Bei ve Haku vardı. Gözleri şaşkınlıkla büyürken

Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin