Bu bölüm em1rh4ns3rg3nk4y4 adlı kullanıcıya ithaf edilmiştir. İyi okumalar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Duan, ciddi bir yüz ifadesiyle Ares'e bakıyordu. "Ainz, o çocuğun yanına mı gitti?" Ares, ciddi bir tonda Duan'a baktı ve onaylar bir şekilde kafasını salladı.
3 kişi bir süre daha konuştuktan sonra bir anda yok oldular. Ares'in yüzünde minnet dolu bir ifade vardı. Eğer Sorgonlar olmasaydı, saldırıları püskürtmesi biraz zor olurdu. Saldırıları geri püskürtse bile çok fazla asker kaybedecekti.
Sorgonlar, binlerce yıllık bir oluşumdu. Özel yeteneklere sahip dahilerden oluşan köklü bir Tarikattı. Mavi Ejder İmparatorluğundan bile eski bir tarihi vardı. Dünyanın birçok yerine dağılmış ve güçlenmek için maceradan maceraya atlayan Sorgonlar, efsanevi üstatlar olarakta biliniyordu. Kaç kişi oldukları hiç kimse tarafından bilinmiyordu. Ne amaçları, ne de hangi uğurda güçlendikleri kimse tarafından bilinmiyordu. Kimse bilmesede onlar dünyanın geleceğini etkileyecek çok büyük bir savaş hazırlığı içerisindelerdi.
*****
Bu sırada, Büyük Buz Kıtasının unutulmuş topraklarında şimşekler uçuşuyordu. Hemen ardından büyük bir fırtına ve dondurucu bir soğukluğa sahip kar taneleri düşmeye başlamıştı. On binlerce kilometrekarelik düz bir ovada devasa bir dağ tüm ihtişamıyla yalnız başına duruyordu. Dağın tepesinde kacaman bir yapı göze çarpıyordu. Bir tapınağı andıran yapıdan ürkütücü bir aura yayılıyordu. Sadece bir yapı olmasına rağmen antik bir his veriyordu. Tapınağın giriş kısmında farklı semboller vardı. Tapınağın dört bir tarafından bulutları delip geçen 8 tane kule vardı. Hemen ortalarında ise o kulelerden daha büyük ve ihtişamlı başka bir kule duruyordu.
Bir anda sarı bir şimşek tapınağın önünü çarptı ve buz rengi cübbesiyle Ainz ortaya çıktı. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Ainz, tapınağı bir süre süzdü ve kapıya doğru ilerledi. Elini kapının üzerindeki sembollerde dolaştırmaya başladı. Bir süre sonra cübbesinden küçük bir şişe çıkardı. Şişenin içerisinde kan benzeri bir sıvı vardı.
Ainz, şişenin kapağını açıp yavaşça sembollerin üzerine döktü. Semboller bir anda göz alıcı bir şekilde parladı ve söndü. Sembollerin yerleri değişmeye başlamıştı. Semboller son şeklini aldıktan sonra büyük bir patlamayla ortadaki kule göz alıcı bir şekilde parlamaya başladı. Ovayı bir anda ürkütücü bir aura ve dondurucu bir soğuk kaplamıştı. Mor ışık tüm ovayı etkisi altına almıştı. Ainz, bu manzara karşısında bomba gibi bir kahkaha attı ve heyecanla konuşmaya başladı. "Sonunda! Sonunda son şifreyi de çözdüm!" Hemen ardından arkasında devasa bir yılan belirmişti.
Yılanın bedeni bir hayli genişti. Derisi gece kadar karanlıktı. Gözlerinin bir tanesi tamamen beyaz iken diğer gözü kızıldı. Göz bebekleri bir yılanın değil bir insanınkiler gibiydi. Bakışlarından, bilge bir üstat olduğunu anlamak zor değildi. Ainz, sakince arkasını döndü ve büyük bir gülümsemeyle yılana doğru birkaç adım attı. Hemen ardından, yılana sorgulayan gözlerle bakmaya başladı.
"Neden buradasın dostum bir sorun mu var?" Ainz, bu sorunun cevabını bilmesine rağmen sorma gereği duymuştu. Yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Devasa yılan, çatal dilini çıkartıp tısladı ve kocaman bedeniyle Ainz'in etrafında bir tur döndü. Bir kez daha tısladı ve öfkeyle konuşmaya başladı.
"Buradan ayrılmaman gerekiyordu Ainz. Planlarımızı birkaç yıl daha uzattın!"
Sesi bir canavarın sesi gibi korkutucu ve kudretliydi. Ainz, yılanın konuşmasıyla beraber keyifli bir kahkaha attı ve heyecanla konuşmaya başladı. "Yanılıyorsun dostum, planlarımızı birkaç yıl daha erken devreye koyabiliriz. Son şifreyi çözdüm! Son şifre, Omnia Kai!" Ainz'in konuşmasıyla beraber devasa yılanın göz bebekleri şaşkınlıkla büyüdü. Bedeni titremeye başlamıştı. İnançsızlıkla tısladıktan sonra şaşkınlıkla konuşmaya başladı.
"Om...Omnia Kai mi? Omnia Kai Necromangerlerin elinde değil miydi? Kanı kaynamaya başlamıştı. Konuştuktan sonra devasa bedenini tapınağa çevirdi ve kapının üzerindeki sembollere bir bakış attı. Ainz, başını olumsuz anlamda salladı. Yüzündeki heyecan bir anda yerini hüzüne bırakmıştı.
"Onların elindeki benim kızımdı... Kızım, ölmeden önce bir şekilde yeteneklerini torunuma aktarmayı başarmış. Fakat hala üzerinde Omnia yeteneklerinin bir kısmı var. Bu yüzden Necromangerler ellerinde Omnia'nın olduğunu düşünüyorlar. Gerçek Omnia benim torunum!" Ainz, hüzün aynı zamanda heyecanla söyledi. Yılanın gözleri bir kez daha şaşkınlıkla büyümüştü.
Ainz, konuştuktan sonra gözünden bir damla yaş aktı. Kızının ölmesi bir yandan da onun suçuydu. Huan'dan zaten şüpheleniyordu. Ayrıca kızının bir Omnia olduğunu da onu kucağına aldığı ilk andan beri biliyordu. Buna rağmen kızının kararına saygı duymuş ve onun evlenmesine müsade etmişti. Fakat Huan'ın koyun postuna saklanmış bir yılan olduğunu fark edememişti. Bu hayatında yaptığı en büyük hatalardan birisiydi.
Devasa yılan, Ainz'in etrafında birkaç tur daha döndükten sonra tıslayarak konuşmya başladı. "Lütfen işine devam et dostum. Sen olmasaydın planlarımızı gerçekleştirmek için çok zaman harcardık. Tekrardan bir Sorgon olmak istersen kapımız her zaman sana açık olacak Ainz." Yılan konuştuktan sonra Ainz'e minnet dolu bir bakış attı ve sürünerek yok oldu. Ainz'in yüzünde tekrardan büyük bir gülümseme belirmişti. Arkasını döndü ve tapınağa biraz yaklaştıktan sonra lotus pozisyonunu aldı. Bedeninden bir anda kırmızı bir ışık hüzmesi fırladı ve ortadaki kule ile bağlantı kurdu. 9 kule bir anda sarsılmaya başlamıştı.
*****
Aiden, devasa ağacın eteklerinde uyuyordu. Zihnen çok yorulmuştu. Bu yüzden birkaç saat dinlendikten sonra savaş alanına gidecekti. Aiden, sakince düşünürken bir anda zihninin çekildiğini hissetti. Gözlerini açtığında etrafının tamamen karanlık olduğunu gördü. Bir anda gözüne mavi bir ışık hüzmesi takıldı.
"Neler oluyor? Bu da ne böyle?" Aiden, kendi kendine merakla sordu. Mavi ışık hüzmesine doğru birkaç adım attıktan sonra ruhunun parçalandığını hissetti. Sanki alevler içerisinde yanıyor gibiydi. Aiden, birkaç adım daha attıktan sonra dizlerinin üzerine düştü. Acı katlanılmayacak kadar artmıştı. Aiden, zorlukla ayağa kalktı ve bir adım daha attı. Fakat aynı anda bir ağız dolusu kan kustu. Bedeni titriyordu. Gözleri acıdan dolayı kızarmıştı. Damarları ortaya çıkmıştı. Sadece bir adım atmasına rağmen
Nefes alamayacak kadar baskı altında hissediyordu."Asla pes etmeyeceğim!" Aiden, istemsizce haykırdı. Bir cümle söylemesine rağmen sanki bir anda bedeni güçle dolmuştu. Aiden zorlukla bir kez daha ayağa kalktı ve birkaç adım daha attı. Fakat yine aynı şekilde bir ağız dolusu kan kusmuştu. "Pes etmeyeceğim!" Aiden, bir kez daha istemsizce haykırdı. Bu sefer ayağa kalktığında birkaç adım daha fazla atabilmişti. Bir süre böyle devam ettikten sonra mavi ışık hüzmesine doğru son hızda koşmaya başlamıştı. Mavi ışık hüzmesi yaklaştıkça büyüyordu.
"Asla pes etmeyeceğim!" Aiden, koşarken son bir kez daha haykırdı ve mavi ışık hüzmesinin içine atladı. Bir anda göz alıcı bir ışık tüm bedenini sarmıştı. Aiden, bir anda kudretli bir ses ile sarsıldı. "Cevap ver Aiden! Cevap verki, güçlen! Cevap verki, öğren! Evrendeki en sağlam şey nedir?" kudretli sesin konuşmasıyla birlikte Aiden, nefes alamayacak kadar aciz hissetmeye başladı. Bedeni titriyor ve ruhunun parçalandığını hissediyordu. Gözlerindeki hayat ışığı sönerken bir kez daha kudretli sesi duydu.
"Cevap ver Aiden!"
Aiden, dişlerini sıkarak ayağa kalktı. Gözlerindeki hayat ışığı tamamen yok olmuştu fakat bakışları kudret doluydu. Sanki ölü bir adam gibiydi fakat bedeninden güçlü ve asil bir aura yayılıyordu. Aiden'in gözleri bir anda mavi bir şekilde parlamaya başladı. "İrade!" Aiden, kudretli bir sesle haykırdı. Bir anda ruhu titremeye başladı. Büyük bir patlamayla birlikte derin bir nefes aldı ve gözlerini açtı. Devasa ağaçtan düşen yapraklar bir anda havada asılı durmaya başlamıştı. Uçan kuşlar sanki donmuş gibi bir anda hareketsiz kalmıştı. Doğa enerjisi bile bir anda hareket etmeyi kesmişti. Sanki zaman durmuş gibiydi...
Mr.Ksasuke
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]
Fantasia👑ÖLÜMSÜZ KRAL 👑 🌟Kitap 1: Santara'nın Çırakları🌟 Dünya büyük bir savaş içerisindeydi. Orklar, elfler, cüceler, goblinler, devler ve insanlar aynı tarafta mücadele ediyorlardı. İblislerin efendisi olan Kara Lord, Dünya'da bulunan 6 ırkı karşısın...