Kitap 1 - 62.Bölüm: Kuşatmanın Sonu [2]

4.1K 445 92
                                    

Bu bölüm ZeuSSloweR01 adlı okuyucuya ithaf edilmiştir.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Huan, öksürmeye devam ederken bir yandan konuşmaya başladı. Ölüm korkusu tüm bedenini sarmıştı.

"Omnia Kai'ye ihtiyacınız var! Elinizdeki o kadın bir Omnia değil! Gerçek Omnia Kai'yi ben biliyorum ve onun yeteneklerini mühürledim!"

*****

Ay, gökyüzündeki yerini almış, tüm ihtişamıyla Mavi Ejder İmparatorluğunu aydınlatıyordu. Kara bulutlar, Ay'ın önüne geçmesine rağmen Ay ışığı, bulutların arasından süzülmeye devam ediyordu.

Bu sırada, Juin şehri sınırlarında vahşet dolu bir savaş yaşanıyordu. Yüzlerce asker tüm güçleriyle düşmana karşı savaşıyordu. Kan kokusu tüm araziyi sarmıştı. Yerde binlerce ceset yatıyordu. Kimisinin kafası, kimisinin kolu, bacağı yoktu. Kılıçların çarpışma sesleri, gök gürültüsünü andırıyordu.

Küçük bir tepenin üzerinde, uzun saçlı genç bir adam savaş alanını süzüyordu. Siyah saçlarını arkadan bağlayan genç adamın, sol gözü saçları yüzünden gözükmüyordu. Adamın elinde, gece kadar karanlık 2 kılıç tüm ihtişamıyla parlıyordu. Genç adamın ağız kısmını örten mavi bir kumaş parçası vardı. Üzerinde siyah bir cübbe mevcuttu. Cübbenin arkasında büyük harflerle 'Teğmen' yazıyordu. Yazının hemen altında, kızıl bir kuzgun motifi vardı.

Adam, cübbesinden bir madalyon çıkardı ve enerjisinin küçük bir kısmını madalyona aktardı. Aynı anda madalyon parıldadı ve genç adam konuşmaya başladı. "Kaptan Turna, saldırıyı daha fazla ilerletmemi ister misiniz? Eğer biraz daha baskı yapabilirsek donanma filolarını yok edebiliriz!"

Birkaç saniye sonra madalyondan bir ses duyuldu. "Teğmen, askerleri geri çekebilirsin, Necromangerler geri çekiliyor. Kuşatma sona erdi. Karargaha geri dönebilirsin." genç adam, sesi işittikten sonra gülümsedi ve "Emredersiniz kaptan!" diye karşılık verdikten sonra madalyonu tekrardan cübbesine koydu.

Genç adamın yüzündeki gülümseme yerini nefret ve öfkeye bıraktı."Bu savaşı bitirme zamanı geldi!" genç adam, öfkeyle kükredi ve kılıçlarını kaldırdı. Bir anda gökyüzünde yeşil bir sis tabakası belirmişti. Sanki bir bulut gibiydi fakat tamamen farklı bir his yayıyordu. Bir anda tüm savaş alanını bastıran bir gök gürültüsü duyuldu. Aynı anda yeşil sisin içerisinden devasa bir yıldırım genç adamın üzerine düştü. Toprak sarsılmaya başlamıştı. Savaş alanındaki tüm kılıç sesleri durdu ve herkes küçük tepenin üzerine bakmaya başladı. Herkesin kalbinde bir korku belirdi. Ölüm korkusu!

Birkaç saniye sonra genç adamın bedenini yeşil yıldırımlar sarmıştı. Adam, ellerini kaldırdı ve aynı anda 2 kara kılıç, genç adamın ellerinden süzülerek göğe yükseldi.

"Ben Teğmen Kara Ölüm! Hemen şu aptalları öldürelim ve bu savaşa bir son verelim!" genç adam öfke ve kudretle haykırdı. Bu genç adam Aiden'den başkası değildi. Aiden, bir anda gözden kayboldu ve gökyüzünde belirdi. Gökyüzünde sanki büyük bir yıldırım çakıyormuş gibi her taraf aydınlanmıştı. Aiden, bir ejder gibi kükredi ve bir anda savaş alanının ortasına düştü. Hemen arkasında kara kılıçları vardı.

*****

Savaş alanının birkaç kilometre ötesinde, 2 metre boyunda bir adam duruyordu. Adamın yüzünde, büyük bir yara izi vardı. Bakışları sert ve acımasızdı. Üzerinde siyah bir cübbe ve cübbenin arkasında bir kurukafa sembolü vardı.

Ölümsüz Kral - Kitap 1: Santara'nın Çırakları [✔]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin