58. BÖLÜM

2K 101 21
                                    

Selam ben geldim. Taşlamayın hemen 2 bölüm yazdım, finale az kaldı diyelim. Korkmayın 263729 bölüm yazmayacağım çünkü Sükût adlı çalışmamı yarım bırakıp başladım bu textinge o yüzden kısa kesmek için çaba veriyorum.

Ve bölümü ithaf ettiğim banyoya gireceğini ama bölüm beklediğini söyleyen okuyucu gibi okuyucu Larvia_ ya ithaf ediyorum. Koş banyona gir.

Sizi seviyorum.

Keyifli okumalar...

Adımlarım sağlam olsa da düşüncelerim çürümüş bir beden kadar kokuşmuştu.

Attığım her adım sertçe yutkunmama sebep oluyor, ortama korkak bakış atmamak için başımı aşağı eğip Korkut Berat'ın arkasından paytak paytak yürüdüm.

Evet, kabul etmiştim.

Nasıl dövüşeceğini izleyecek sonra neden bu kadar kötü olmuş onu dinleyecektim. Önümde sert adımlarla kendinden emin yürüyen adamın sırtına baktım çok gergindi. Kasları gerildiğinden daha bir şişmiş, heybetli görünmesini sağlamıştı. Yürüdüğümüz koridor boyunca kalabalığın attığı çığlık çok mide burkucuydu.

Karanlık koridorda küçük bir pencerenin önünden geçerken duraksadım. Dört kenarı kalın halatla çevrilmiş ringin ortasında kana bulanan iki bedenin yılmadan birbirine attığı yumruklar dizlerimin bağını çözdü. Gözlerim bir şekilde yürümeye devam eden adama kaydığında onunda bu şekilde canavarca dövüşeceği gerçeği buz kestiriyordu beni.

Korkut Berat bir odaya girdiğinde peşinden ben de girdim. Omzunda ki çantayı gelişi güzel fırlatıp arkasına dönerek beni kontrol etme gereği duydu. Ona boş ve korkak bakışlar atarken o eğlenir tarzda yürüyüp odanın içinde ki dolabı açtı ve içinden aldığı vodka şişesiyle vişne suyunu çıkarıp masaya doğru ilerledi. İkimiz de konuşmuyorduk ve bu sessizlik çok can sıkıcıydı.

Çıkardığı iki bardaktan birine vodka koyarken yan bir bakış atıp "Sen de içer misin?" Diye sordu.

Başımı sağa ve sola sallayıp kaşlarımı çattım.

Bardağın yarısına kadar doldurduğu vodkayı bırakıp üzerine vişne suyu ilave ederek değişik bir içecek yaptı. Diğer bardağa vişne suyu koyup şişeleri tekrar dolaba koyup bardağı eline aldı.

Bana doldurduğu vişne suyu masa da kaldı ama bana verme gereği duymadan çenesiyle almamı işaret etti. Gözümü devirip masanın önünde ki koltuğa kurulurken aksi bir sesle "Beni buraya getirmek yerine neden anlatmıyorsun ki?"

Kocaman bir yudumu alırken gözleri bendeydi. "Bir şeylere ulaşmak için bazı yollardan geçmek gerek diye dülşünüyorum." Bardağı masaya koyduğun da kapı iki kere tıklatıldı.

İkimiz de o başımızı kapıya çevirdik. Açılan kapıdan 20 li yaşlarda bir adam girdi. "Abi rakip gelmiş, 10 dakika sonra yumruklaşıyoruz." Sesin de heyecan vardı.

"Tamam, çık!"

Baş selamı verip çıkan adamın ardından iç çekerek ona döndüm. "Ne zaman anlatacaksın bana? Maçtan sonra hemen anlat."

"Sabırsız sümsük," diye suratını buruşturduğunda kalkıp bacak arasına tekme atmak isteğiyle yandım tutuştum. Berat'ı sevmesem bunu yapardım. "Ben sana mesajla anlatacağım," derken alayla beni süzdü. "Özlemişsindir Berat'ını."

"Yalan söylemeyeceğine yemin et."

Alaylı ifadesi yavaş yavaş silinirken gözleri karardı. "Bana bak, senden haz etmemem yalan söyleyeceğim anlamına gelmez! Senden mi korkacağım ki yalan söyleyeyim, sonuçta bu benim acizliğim değil sevdiğin adamın acizliğinden doğdum ben!"

BEYAZ TENLİ KADIN/ TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin