62. BÖLÜM (FİNAL)

2.5K 114 38
                                    

Gülümseyerek çıktığım kapının önünde ki merdivenleri titreyen bacaklarımla inerken gözüm kalabalıkta beni bekleyen adamı aradı. Biliyordum ki heyecanla beni bekliyordu. Çok şey yaşamıştı, yaşamıştık.

Günlerce televizyonda onun haberi döndü, gerçeği yansıtmayan haberlerde peşinden gelse de Korkut Berat halkın büyük bir kesimini arkaya alarak güzel bir başlangıç yapmıştı.

Ünlü bir iş adamının yanında dergi kapaklarında resimlerini görüp röportajlarını okumak gurur vericiydi. Bu süreç boyunca kendimizi haberlerden olabildiğince soyutlarken o tedavisine bense gireceğim sınava odaklanarak zamanımız geçmişti.

Annemin haberleri gördükten sonra yüzünün aldığı ifadeye çok şaşırmıştım onunla bağlantım olduğunu söyleyememiştim ama o tanımadığı bir adama üzülmüş iç çekerek işine geri dönmüştü.

Korkut Berat'ın babası bizi zora soksa da Berat'la küçük bir oyun oynayarak babasının yanında Korkut halini kullanmasını istemiştim çünkü babası Berat'ın o kişiliğinden çekiniyordu.

Bu süreç bizi çok yakınlaştırmıştı. Maşa ile Koca Ayı 2 filmine gitmiştik.

Bugün sınav günümdü, ve ben pazar günü olduğu için biten sınavın ardından omuzlarımın üzerinde ki yükü atarak bu kapıdan çıkıp gülümseyerek sevdiğim adama bakıyordum.

Okulun dışında ki arabasına doğru giderken çizdiğim kapıya gülerek baktım. Ne kadar yaptırsa da her zaman bu kapıya bakıyordum.

"Kızıl kuşum, nasıldı?" derken güneş gözlüğünün ardında ki gözlerinin parladığını hissediyordum.

"Harikaydı," diye şakıdım.

"Annen gelemedi diye üzgündün sabah ama yüzünün gülmesine sevindim."

"Olsun sen geldin ya Korkut Berat."

"Her daim güzellik," derken dudakları çekici bir gülüşe ev sahipliği yaptı. Elinde tuttuğu şapkayı başıma geçirip kendiyle çift olmamı sağlarken ona sırıttım. Tanınmamak için şapka ve gözlük takmasını anlıyordum ama bana da takıyordu her seferinde. "Ne yapmak istersin?"

"Çiğ köfte gömelim mi?"

"Bol acılı?" diye parmağını bana yönelttiğinde "Dibine kadar," diye yanıt verdim.

Çiğ köfteyi yerken "Şimdi ki planın ne?" diye sordu.

"Biliyorsun avukat olmayı istiyorum."

"Güzel, bizim şirketin de bir avukata ihtiyacı vardı."

İkinci dürüme geçerken tip tip baktım. "Sürekli kovuyorsun."

"İşini düzgün yapamıyorlar."

"Ben büro açacağım, vereceğim davanın gözünü vereceğim davanın gözünü."

O üçüncü dürümünün yarısına gelirken şaşkınlıkla baktı. "Sen geleni dava edersin o zaman."

"Ayağını denk al."

"Ayağım dizimin altında karşında. Korkutuyorsun beni."

"Neyse ki Korkut tarafınla anlaşabiliyoruz artık. Sen de az korkutmadın beni."

"Giderek düzeliyorum sanki ha?" Gözlerini kıstı.

"Tabii oğlum, Korkut ve ben olmasak var ya sen ohoo..." Ağzımda ki lokmayla dalga geçer gibi konuşuyordum onunla.

"Oğlum? Korkut ve sen?" Ayranını bir yudumda içip masaya sertçe koyduğunda gülümsedim.

"Alınma aşkitalaşkoloşum, biliyorsun ben seni seviyorum onu da seviyorum ama en çok sen yani."

"Akşın Alçin, kaşınma güzelim."

"Tamam aşkitalaşkoloşum."

"Yapma kızım şunu ya!" derken isyan etti. Gür bir kahkaha atıp elimi ağzıma kaparken gözlerimi kısıp elimi ağzımdan çekerek ağzımın içini gösterdiğim de "Saf," deyip kıkırdadı.

"Saf mı?"

"Ama seviyoruz be güzelim kader utansın."

"Bak bak, tavırlara bak." Suratım buruştu. Gülerken yanağımdan makas alıp dürümü ağzına attığın da gözlerinin içine baktım. İyi ki Sami beni evden atmış diye şükrediyordum neredeyse. Onun varlığı bana güç verirken benim varlığım onu tam yapıyordu.

Biz kusurlarımızla güzeldik. 

BEYAZ TENLİ KADIN/ TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin