Akşın: "Müsait misin?"
K. Berat: "Kızıl kuşum, ne oldu?"
Akşın: "Biliyordum, itiraf edince gideceğini. Her neyse konuşmamız gereken önemli bir konu var. Müsait olunca beni kütüphaneden alırsın."
K. Berat: "Peki."
Saat üçe doğru gelirken test çözmek yerine Berat'a işimin bittiğine dair mesaj attım. Yarım saat daha dershane de vakit geçirip aşağı da olduğunu belirten mesajımı aldığım da omzuma taktığım çantamla aşağı inip beni beklediği yere adımladım.
Ona bakarak yürüyordum, kaşının üstünde ki yaraya kapattığı bandajla kaşlarını çatarak bana bakıyordu, boyu hayli uzun adamın burnu kırık olması yakışıklılığından pek bir şey götürmüyordu. Kusurlu bir yüzü vardı çünkü yara izleri doluydu. Alnında, sol kaşının üstünde, çenesinde. Bana belli belirsiz tedirgince gülümsediğin de onun gibi belli belirsiz gülümsedim.
"Selam", diye mırıldandım kazağımın kolunun ucunu elimi kapatacak şekilde çekiştirirken.
"Merhaba," diye fısıldadı kalın ve kısık şekilde. Güneş vurduğu için gözlerimi kısarak ona bir kaç saniye süzer gibi baktım. "Karnın açtır senin." Soru değil de emindi bu konu da. Başımı belli belirsiz sallayıp çenesiyle gösterdiği yolcu koltuğuna ilerlerken bana sarılamadığı için içinde ukte kaldığını biliyordum. İlk önce onunla bu konu hakkında konuşmam gerekti, bazı şeyleri bulandırmadan durgunluğa erişemezdik değil mi?
Berat ile Kızılay'ın göbeğin de ki bir pizzacıya girip karnımızı doyururken hiç konuşmadan kolalarımızı içiyorduk. Benden çok o acıkmış gibiydi ama bu cüsseyi doyurmak için çok yemesi gerektiğini bildiğim için garipsememiştim.
Benim kalan pizza mı ona uzattığım da emine alıp koca iki ısırıkta bir dilimi yemişti. Yemeklerimizi yediğimiz de çıktığımız mekânın karşısında ki parka gitmek istedim. Oturduğumuz bank biraz tenha da kaldığı için ona doğru dönüp bir dizimin üzerine oturup ona baktım. "Attığın mesajları okudun değil mi?" diye sordum gözlerine bakarak.
Gözleri dizlerinin üzerine düşerken başını aşağı eğip sallanan bacaklarını izledi. Gergin bir hali vardı.
"Ne yapacaksın?" diye sordum.
"Bilmiyorum," derken sesi utangaç geliyordu. Yaşadığı şeyden onun utanması benim ağrıma gidiyordu. onun utanmaması gerekti, başını gururla kaldırıp bu kadar güçlü olduğu için mutlu olmalıydı. Elimi sakallı çenesine koyarak başını kaldırdığım da kendimi bir an onun annesi gibi hissettim.
"Asla başını aşağı düşürmeni istemiyorum."
"Bir erkeğin yaşayacağı en kötü şeyi yaşadım ve elimden hiç bir şey gelmedi," diye mırıldandı. Sonra hissizce güldü. "Korkut sanırım burada devreye girip bir nebze rahatlamamı sağladı."
"Neden sustun, Berat?"
"Babam üzülecekti." Sesi yakınır gibiydi. "O bana yalvardı, babam yalvardı susmam için. Bana yardım edeceğini söyledi."
"Ama etmedi, gizleyerek içinde ki gerçek kişiliğini yok etti güzel sevenim."
Ona böyle seslenmemi sevdiği için ve şu an onu ikna etmem için gerekli en iyi adım ona sevgimi hissettirmek ve daima arkasında olduğumu belirtmekti. "Çok işi vardı, bizim için çalışıyordu..."
"Bak Berat, senin yaşın benden büyük ve benden daha tecrübe sahibisindir ama bir babanın evlatlarından önemli hiç bir şeyi olamaz."
"Benim kimseye muhtaç olmamı istemed..." Parmağımı dudağının üzerine koyarak onu susturdum. "Berat, karnın bir simitle bile doyar ki sen eli ayağı yerinde bir bireysin. Çalışabilecek durumdasın. Bize bak Berat, durumumuz kötü olmasına rağmen kime muhtacız? Doyan bir karın, elinde bir işin olduktan sonra daha ne istersin."
"Öyle değil."
"Senin baban soyadının kurbanı olan bir adam Berat." Elimi yanağına koyarak gözünün altında ki morluğu okşadım. "Babanı yargılamak bana düşmez ama sen sana yapılana susarak kendini öldürmüşsün."
"Çok büyük haber olur her yerde benim..." diye çıkıştığında gülümsedim.
"Bir kere de sen Korkut ol Berat."
"Onu seviyorsun artık değil mi? Seni de kandırdı."
"Şhh," diye mırıldandım gülümseyerek. Gözlerini gözlerime dikip telaşla bana baktı. "Onu sevdiğim falan yok, o sadece güçlü olmanı istiyor ve seni ancak bu şekilde rahat bırakacağını söylüyor."
"Ona inandın mı?"
"O dediğin sensin Berat. Sen yalan söyler misin?"
"Söylemem."
"Korkut Berat'sın sen bir beden de bir çok kişilik barındırabilirsin ama sen Korkut Berat'sın. Ben seni bu şekilde sevdim ama Korkut'un aradan çekilip kendini bir adım geri çekmesi gerek. Sen sinirlendiğin de dövüşmek ya da dilinle birine zarar vermek yerine daha sabırlı aynı bu sakinliğinle alt etmen gerekiyor."
"Yapamıyorum."
"Bak, o sürekli etrafa zarar verme derdin de neden biliyor musun? Çünkü kendini koruma mekanizması böyle. Onun ilk kuralı sözle veya bedenen saldırmak çünkü bastırılmış kişilik o."
"Biliyorum."
"O zaman ortalığı bulandıralım Berat. Bırakalım bulansın çamura batalım, dibe düşüp beraber dizlerimizin üzerinde kalkalım."
Kaşlarını çatarak bana baktı. "Nasıl?"
"Babanın itibarını arkana alarak. Senin davan olacak bu, bütün herkese gerçek seni göstererek."
"O bakışları kaldıramam, Akşın."
"Yalnız olmayacaksın. Ben yanında," diye mırıldanırken elimi şakağına koyarak güven verici bir gülüş sergiledim. "Korkut burada sana yardım edecek."
"Benimle olacak mısın?"
"Daima."
"Ne yapacağım o zaman?"
Sinsice gülümsedim. "Bütün sosyal medyanın senden bahsetmesine hazır ol, Berat. Gündem olacağız!"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ TENLİ KADIN/ TEXTİNG
Historia CortaKaranlığın sardığı bir gece de salıncağın üzerinde ağlayan beyaz tenli kız ve onun ağlamasına dayanamayan adam. Bu Akşın Alçin Yürekyakan'ın hikayesidir. 01.09.2018 başlama tarihi. 11. 10. 2018 bitiş tarihi.