İyi okumalar dilerim...
Başınıza kötü bir olay geldiğinde eğer rezil olduğunuzu ve şanssız olduğunuzu hissederseniz, tam o an benim şu anki durumumu gözünüzün önüne getirin. İşte o zaman anlayacaksınız ki sizden bin kat daha kötüsü de varmış. Sizden bin kat daha kötü durum yaşayan bir Temmuz varmış. Aşık olduğu adamın kafasına bilmeyerek sümüklü peçetesini atacak kadar şanssız bir Temmuz varmış...
Şaşkınca açılmış gözlerim ile ayağa kalktığımda ilk başta ne yapacağımı ve ne düşüneceğimi bilemedim. Şayet ne olay yaşarsa yaşasın hemen tepki verebilen insanlardan olsaydım, şu an onu uzun süredir görmediğim için aslında her zaman var olan ama şu an daha baskın ortaya çıkan özlemimi bir kenara bırakabilir; camdan kafamı çıkarıp büyük bir soğukkanlılıkla ondan özür dileyebilirdim.
Ancak ben ne olay yaşarsam yaşayayım hemen tepki verebilecek bir insan değildim. İşin sonuçlarını düşünürdüm, işin sonunda yine başbaşa kalacağım duygularımı düşünürdüm. O yüzden düşüncelere dalar belki saatler, belki günler, belki aylar geçtikten sonra tepkimi verebilirdim.
Hem ben özlemimi bir kenara bırakacak kadar da cesur değildim çünkü eğer özlemimi bir kenara bırakırsam, savunmasız kalırdım. Tüm kalkanım giderdi, ve ben kalkanımın gitmesinden korkan biriydim. Ben korkak biriydim bu konuda. Ben asla özlemimi bir kenara bırakma konusunda cesur değildim. Mesela özlemimden, o üniversiteye başladığında onu göremeyecek olsam bile üniversitesine gidiyordum ama sorun da buradaydı işte. Onu üniversiteye gittiğinden beri neredeyse hiç görmemiştim ve her defasında pes etmeden yine gitsem de göremeyeceğimi biliyordum. Ancak özlemimden yine ve yine gidiyordum, her defasında onu göremeyerek dönüyordum. Ama bakın, ne olursa olsun özlemim sönmüyor. Neden mi? Çünkü ben ne onu ne de özlemimi bir kenara bırakmıyorum.
Aynı lisede olduğumuzda farklı katlarda olsak bile bazen denk geliyordum ona. Görme sürem kısacık bir zaman olsa bile dağınık kahverengi saçlarına bakabiliyordum, vücutunu hastalığa kaptıracak şekilde giyinmiş mi giyinmemiş mi diye bakabiliyordum, başkalarına karşı oynattığı mimiklerini inceliyordum. Ancak o gittiğinden beri öyle mi kaldı bazı şeyler? Hayır, bazı şeyler cidden öyle kalmadı. Ben ve duygularım değişti mesela. Duygularım daha ağır basmaya başladı, özlemim daha çok ağırlaşmaya başladı, daha çok ağlamaya başladım, daha çok o 'kısacık sürelere' muhtaç kaldım.
Peki, Güney değişti mi? Hayır. O hala aynı Güney. Korumacalığı hala aynı, güzel düşünceleri hala aynı, güzel kalbi hala aynı... Güney'in kalbini, iç özelliklerini nereden mi biliyorum? Çünkü biz aşıklar, aşık olduğumuz kişinin dışını değil içini görürüz. Güldüğünde o güzel gülüşüne bakmaktan ziyade onun neye güldüğünü bulur, zihnimizde onun için ayırdığımız yere bunu kaydederiz. Çünkü biz aşıklar, aşık olduğumuz kişiyi yanımızda durmasından çok kalbimizde durmasını tercih ederiz.
Çünkü biz aşıklar, bizi yıpratanın o olduğunu bildiğimiz halde yine dermanı onda buluruz...
Düşüncelerim kafamın içinde daha çok ağırlaşmaya başladığında sıkıca gözlerimi kapatıp açtım. Sürekli böyleydim, düşüncelerime daldığım zaman çıkamıyordum. Hemen tepki veremiyordum, ani bir olay yaşadığımda tepki vermek yerine düşüncelerime dalıyordum ve tepki vermem uzun sürüyor, zamanla bazı şeyleri kaybediyordum...
Yavaş adımlarla dolabımın üzerine uzandım ve biricik götümün beyaz tişörtünü alıp kokladım fakat koku burnuma az gelince kaşlarımı çattım. Neden koku az geliyordu? Oysa bu tişörtü aldığımdan -çaldığımdan- beri hiç yıkamamıştım. Tekrar burnuma koklamak için götürecektim ki üst dudağıma doğru akan şeyi hissedince mide bulantımı bastırmak için yutkundum.
Sümük... Daha beş dakika önce temiz peçete ile sildiğim burnuma ne ara sümükler tekrar doldu? Yemin ederim, grip zamanındaki sümüklerden hızlısı mezarda.
Sümük?
Peçete?
Gözlerim aniden açılırken elimdeki beyaz tişörtü yatağımın üzerine hızlıca koyup açık camdan dışarı doğru uzak bir bakış attım. Güney ve Yiğit hala oradaydı, Güney sertçe bir şeyler mırıldanarak Yiğit'e ters bakışlar atarken Yiğit kahkahalar atıyordu. Camla aramda orta bir mesafe olmasına rağmen tam bulunduğum noktadan ne gördüm biliyor musunuz? Ters bakışlar atan Güney'in kendini tutamayıp güldüğünü gördüm. Uzun zamandır özlemiyle tutuştuğum Güney'i gördüm, üstelik birde güldüğünü gördüm!
-
Sanırım bu zamana kadar yazdığım bölümler arasında en içime sinmeyen ve yazarken kasıldığım bölüm bu bölümdü): Eğer cümleler arası geçişte veya paragraflar arası geçişte hatalarım varsa üzgünüm, kontrol edecek vaktim yoktu.<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELATES | Texting
Short Story"Kalbim bir pusula ve ne tarafa dönersem döneyim o pusula ibresinin daima 'güneyi' göstereceğine eminim."